15 TEMMUZ: BEŞ DEVLET ÜÇ OYUN BİR DARBE BİR KIYAM

15 TEMMUZ: BEŞ DEVLET ÜÇ OYUN BİR DARBE BİR KIYAM

Osman ARSLAN

İlk makalenin özetiyle başlayalım:

-Dünya’nın çok kutuplu olduğu bir yalandır; Osmanlı’nın beli büküldüğünden bu yana dünya tek kutupludur ve İngiltere tarafından yönetilmektedir. Karşı oluşumlar, derin İngiltere’ye karşı değil, onun planlarında verdiği konuma karşıdır.

-Yeni Dünya Düzeni’nde “küçülmesine hükmedilen” kaderine itiraz eden, üç ülke vardır: ABD, Almanya ve Türkiye. Bunlardan Türkiye ‘düşman’ algısı içindedir ve dışlanmış, tek başına bölünmesi şeklinde biçilen yeni konumu reddetmektedir.

-Aslında ‘terör örgütü’ kavramı bir yalan perdesidir, gerçekte bu örgütler ‘devletlerin asimetrik orduları’dır. Türkiye’de etkinliği bulunan PKK ve FETÖ başrol ABD’nin olmak üzere 50 yıllık plan ve çabaların eseridir. Son beş yılda Türkiye’de altı darbe girişimi yaşanmıştır.

RAYDAN ÇIKAN TÜRKİYE’Yİ TESLİM ALMAK İSTEDİLER

– 2015 Temmuz’unda bu terör örgütlerinin ülke içindeki etkinlikleri zirve yapmışken Türk devleti, pasif ve savunmacı duruşunu değiştirerek ani bir refleksle ‘barış, çözüm veya açılım dönemini’ kapatmış ‘terörle etkin mücadele’ dönemini başlatmıştır. Türk devletinden bir yıl içinde 50 yıllık planlarını boşa çıkartacak hamleler gelmiştir.

15 Temmuz 2016’da ‘raydan çıkan’ bu ülkeyi teslim alma girişiminde bulunulmuştur.

Şimdi kaldığımız yerden devam edelim.

2015’TE NE OLDU DA TÜRKİYE AYAKLANDI?  

PKK siyasal hareket olarak zirve yapıp bölgeye de hâkim olmuşken birkaç ay içinde sökülüp atılmıştı. Kandil boşaltılmış, şehirler alınmış, halk PKK boyunduruğundan çıkartılmıştı. ABD planları geciktikçe gecikiyor; PYD’ye Suriye’de zorlu anlar yaşatılıyor, Türkmen Dağı düşmüyor, Halep direniyordu. Bir de FETÖ biterse ABD Türkiye’de ancak on yıllar sonra yeni bir oyun kurabilirdi. O vakte kadar da Türkiye atı almış, Üsküdar’ı geçmiş olurdu.

ABD için bu büyük bir kâbustu; 50 yılda kurduğu iki örgüt de bir yıl içinde dağıtılıyordu. Türkiye elden çıkıyordu.

Ne olmuştu da Türkiye 2015 yazında aniden atağa kalkmış, terör örgütlerini topyekun söküp atma girişimine başlamıştı?

15 TEMMUZ BİR NATO DARBESİDİR!

Bunu anlamak için darbenin nerede planlandığını tespit etmeliyiz önce. Bir malumu tekrar edelim: Hiç kuşkusuz, 15 Temmuz bir NATO darbesidir! 12 Eylül gibi, NATO tarafından planlanarak hayata geçirilmiş, NATO görevindeki FETÖ’cü Türk subayları üzerinden planlanarak yürütülmüş, yer yer bizzat yabancı NATO komuta unsurları devreye girmiş, NATO üslerinden darbe aktif olarak desteklenmiştir. 15 Temmuz askeri darbe girişimi, FETÖ’cü sivil unsurların da desteği alınarak ABD öncülüğünde yürütülmüş bir NATO girişimidir.

Öyleyse gözlerimizi çevireceğimiz yer NATO’dur. NATO’daki oluşumları iyi incelemek gereklidir. Türkiye’de yaşananların nedenleri de orada bulunabilir.

NATO’daki yeni oluşumları anlamak için iki yıl önceye gitmemiz gerekir. NATO huzurlu bir yer değildir. NATO içinde Yeni Dünya Düzenindeki rolünü beğenmeyen ABD’nin dünya süper güçlüğüne devam etme kararlılığı İngiltere’yi rahatsız ediyordu. İngiltere’nin, ABD ile birlikte 1990’larda zorladığı “Tek Dünya Devleti” projesi başarısız olmuştu. İngiltere’ye göre pratiğe geçirilmesi görevinin verildiği ABD Körfez’de, uzak Asya’da, Ortadoğu’da işi eline yüzüne bulaştırmıştı. Yavaş ilerlemiş, çok kan dökmüş, az sonuç almıştı. Artık bu hedefi yakalamak mümkün değildi. Zaten dünyadaki gelişmeler de bölgeselleşmeyi zorluyordu. Dünyayı bölgelere ayırıp her birine birer bekçi devlet dikmek, tarihi fazla zorlamamak kararına varmıştı İngiltere. ABD ise bu tek dünya devleti ve kendi efendiliğinde diretiyordu. Yeni planlma ile senkronize hareket etmiyordu. Projelerin tek dünya devleti hedefine gidecek kısımlarını uyguluyor, küresel bölgeselleşmeye giden yollara yanaşmıyordu ABD.

GALLER ZİRVESİ: YENİ DÜNYA’NIN PATRONU BENİM!

İşte bu duruşu karşısında İngiltere iki yıl önce NATO tarihinde ilk olacak bir hamle yaptı: NATO’yu Galler’de topladı. Kentlerin, hatıralarından gelen sembolik anlamları vardır. Brüksel’de yapıyorsanız AB ağırlığı, Washington ABD-Fransız damgası, Londra İngiltere –ABD öncülüğü, Roma Hrıstiyan birliğinin öne çıktığı anlamına gelir. Yani toplantının ruhuyla ilgili bir mesaj verebilir. Bu, özellikle çekişmelerin olduğu dönemde anlam kazanır.  İngiltere ilk defa Londra dışında bir yer belirledi, NATO zirvesini 2 Eylül 2014’te Galler’de topladı.

Derin İngiltere’nin mekanı Galler’in küresel baronları olan, dünyanın aristokrat egemen sınıfını temsil eden kimliği bu toplantıya yansıdı. ABD’ye verilen mesajdı bu: “Ortaksız ve sadece bana ait olan burada yeni dünya oluşumunun sahibi ve yöneticisinin de ben olduğumu, ortak kabul etmediğimi bildiriyorum!” anlamına geliyordu. Kararlar da o yöne zorluyordu gelişmeleri.

BÜYÜK MESAJ: DÜNYA BEŞTEN BÜYÜKTÜR!

Bu tarihten sonra, bu yeni dünya planına toptan itirazı yükselen sadece Türkiye’nin lideri Recep Tayyip Erdoğan oldu. Erdoğan, Birleşmiş Milletler üzerinden yürütülen dünyayı beşe bölme planına, Birleşmiş Milletlerin beş veto yetkili devleti üzerinden ve Dünya’yı şekillendiren İngiltere’nin beynindeki beş aristokrat aileyi de ima edercesine; iç içe mesajlar yüklü bir slogan şeklinde; daha çok ve daha sık “Dünya beşten büyüktür” demeye başlayacaktı.

İngiltere bu hedefini zaten hayata geçiriyordu: SSCB’yi zaten parçalamış, sonra da Birleşik Devletler Topluluğu adı altında Rusya’yı bölgenin başına dikmiş, Şangay Beşlisi ile Çin’i yumuşak kontrol altına almıştı. Arap Birliği, Türkiye’yi dışarıda bırakan bir İslam devletleri topluluğu olarak elindeydi. Afrika Birliği kuluçka evresini aşıyordu artık. Avrupa Birliği zaten tamamdı. Monroe Doktrini bir “Amerika ruhu” oluşturmuştu. Önemli bir engeli kalmamıştı. Her bir oluşum da bir mutemede teslim edilmişti. Turuncu devrimler, savaşlar, iç savaşlar, işgaller, etnik katliamlar, sürgünler ve Arap Baharı hep bunun içindi zaten. Amacına çok yakındı. ABD parazit yapmamalıydı artık.

KADERİNE RAZI OLMAYANLAR

Kendi eliyle yürütülen bu çalışmaları yapan ABD, 75 yıl dünya süper devletliğini yürüttükten sonra Galler’de, kendisine artık son ve kesin bir dille “Sen beş imparatorluktan sadece birisi olacaksın” denilince bundan hiç hoşnut olmadı.

Almanya’nın derdi ise beş imparatorluktan birisini, AB’yi yönetmekten de indirilmek istenmesiydi. İngiltere kendisini atlıyor, Fransa ile iş tutuyordu. Bu, Almanya’nın Kıta Avrupası’ndaki gücü ile orantılı değildi. İngiltere ise gerçekten, sürekli kendisine sorun çıkartan Almanya’yı soğuk savaş döneminde yaptığı gibi, fazla güçlendirmek istemiyordu. Onlar sınırını bilmeyen, baş ağrıtabilen bir devletti.

ABD-ALMANYA İTTİFAKI BAŞLIYOR!

İşte bu dengeleri görünce İngiltere’nin kadim ve uslanmaz rakibi Almanya’nın kulakları dikildi. ABD’nin rahatsız olduğu bu durumundan yararlanmak istedi. ABD’ye birlikte hareket etmeyi önerdi. Almanya ile ABD birlikteliğinin doğuracağı sorunlar İngiltere’yi ikna eder diye düşündü iki taraf da. ABD, kaygılarına hitap eden Almanya’nın teklifini gerçekçi buldu. İngiltere’yi ister istemez kendi süperliğine razı etmek için Almanya’yla el ele tutuştu. Böylece 2014 sonunda Alman-Amerikan ittifakı kurulmuş oldu.

Dengeler bir anda değişmişti. Her şey bu dengelere göre değişecekti artık. Oyunlarda yeni kurgular yapıldı, senaryolarda revizyonlar başladı. Duruşlar değişti. 2015 sonrası şaşırtıcı gelişmeleri, beklenenden farklı hareketleri izlemek bile bu denge değişimini pek çok olayda görmenin mümkün olduğunu göstermekteydi.

2015 ATAĞININ SIRRI

ABD-Almanya ittifakına İngiltere derhal rest çekti. Sürpriz biçimde referanduma gidip Avrupa Birliği’nden ayrıldı. AB’ci siyasileri de ülkesinde iktidardan tasfiye etti. Terk ettiği AB ile ABD arasında kurulan bloku dengelemek için ana dayanağı ancak Rusya olabilirdi. Rusya’nın zayıf düştüğünü gördü. Derhal oyunu değiştirdi. Parçalanması planlanan ve bu amaçla tecrit edilen Türkiye ile Rusya’nın arasını düzeltmeye karar verdi.

Bu, gittikçe izole edilen Türkiye’nin canına minnetti. Rusya ile Türkiye yakınlaştı. Türkiye bu güvenle gerek Suriye’de ABD planları karşısına cesurca çıktı, gerekse PKK ve DAEŞ terörü ile savaşa girişti. ABD ve Alman emeği olan PKK bitiriliyordu. Bu dengeler tam fırsattı. İşte 2015’te Türkiye’nin atağa kalkmasının ardında yatan sır, bu gelişmelerdi.

DEVLETLER OYUNU BAŞLIYOR

Bu yakınlaşmanın kendisine karşı İngiltere’nin kurduğu blok olduğunu gören Almanya ve ABD harekete geçtiler. Almanya kadim ilişkileri olan Türkiye’ye Ermeni Soykırımı’nı kabul etmekle cevap verdi. Türk hükümeti “Bu kalıcı yaralar açar, düşmanlıktır” dese de gözümüzün içine baka baka yasayı geçirdiler. Diğer yandan ABD ise Rusya’ya Suriye’de rüşvet gibi tavizler verdi. “Sıcak denizler” hayaline uzanmak olunca konu, olaya teşne olan Rusya da bu oltaya geldi. Böylece ABD, Rusya’yı önce Suriye’de Türkiye’nin karşısına dikti, ilişkileri gerdi, sonra da FETÖ’cü ajan provokatör pilotları eliyle Rus uçağını düşürttü. Türk-Rus ilişkileri tam anlamıyla sabote edilmişti. Kolay düzelecek gibi de gözükmüyordu.

Türkiye yeniden yalnız kalmıştı. Tam darbe yapmanın vaktiydi artık.

Almanya bir koldan, ABD diğer koldan İngiliz kurgusunu bozarak kendi önlerini açmak istiyorlardı. İngiltere’nin bu bloku yeniden inşasını engellemenin tek yolu ise Türkiye’yi tamamen teslim almak, kaleyi düşürmekti. Hedef somutlaşmıştı, Türkiye’yi bloktan sökerlerse artık yolları açıktı. Bu amaçla uzun süredir hazırlıkları yapıldığı konuşulan; kokusu kamuoyuna onlarca defa çıkan askeri darbeyi gerçekleştirmeye karar verdiler.

DARBE KARDEŞLİĞİ BÖLÜNDÜ!

Türkiye’de darbe ile iç savaş çıkartılması ve ardından parçalanması projesine ABD ve AB, aslında yola İngiltere ve Rusya ile de birlikte çıkmışlardı. Ancak ABD-AB ittifakı bu bloku çatlatmıştı. Darbe konusunda İngiltere isteksiz hale gelmişti. Rusya ise darbe fikrinin bu dengelerde karşısına geçmişti.

Gezi Parkı olaylarında sokaklarda cirit atan MI6 elemanları, haftalar öncesinden gelip Taksime yerleşen İngiliz medyası ve aktivistleri bu sefer, işte bu nedenle ortalıkta yoklardı. Gezi’de başat rol oynayan Rusya etkisindeki sol gruplar bu nedenle bu darbe girişiminde ortalıklarda olmayacaklardı.

Belki de Allah’ın Türk Milletinin yüzüne güldüğü an, gerçekte arka planda yaşanan ABD ile İngiltere’nin arasının açıldığı zaman olmuştu. Yoksa 15 Temmuz, milli direniş olduktan sonra belki yine aşılırdı ama çok daha netameli bir gece yaşanabilirdi.

NATO’da yaşanan bu denge değişimlerinin farkında olarak o meş’um geceye doğru ilerlemeye devam edelim…

TÜRKİYE GÜÇ DENGESİNİ DEĞİŞTİRİYOR

Ancak Almanya ve ABD’nin sandığı gibi olmadı. Muhtemelen İngiliz istihbaratının da fısıldaması ile Rusya darbenin ayrıntılarından haberdar oldu. Rusya’nın derin isimleri, başta Dugin olmak üzere 2002’den beri Ankara’nın yolunu bilmezken Rus uçağının düşmesinden itibaren neredeyse Ankara’da kamp kurdular. Darbe planını Türkiye ile paylaştılar ve Ankara ile birlikte hareket etmeyi planladılar. Belki de diplomatik gerilimler bir ‘öyle sansınlar’ oyunuydu!

Tam da 15 Temmuz’un hemen öncesinde Türkiye, Rusya ile yeniden barıştı. Bu nasıl bir tesadüftü! Ardından İngiltere, İsrail ile Türkiye’nin arasını buldu. İsrail’in sembolik bir anlamı da vardı; derin İngiltere, bu yeni kamplaşmada ne tarafta durduğunu Dünya’ya böylece duyurmuş oluyordu. Üstelik Türkiye, bir İngiliz kutusu olan Mısır ile de arayı düzelteceğini duyuruyor, ABD-AB karşısında Afrika kapısını da tutmaya başlıyordu bu blok. Böylece ABD-AB ittifakı ile oluşabilecek kontrol havzasına sınırlar çizilmeye başlanmış oluyordu. Asya ve Afrika’yı elinden kaçıranlar ise, ancak kendi kendine gelin güvey olabilirdi.

Türkiye’nin Rusya ve İsrail ile arayı düzelterek blok oluşturması ABD-AB ittifakının canını fazlasıyla sıktı. Bu blok yıkılmalıydı.

15 Temmuz sonrasında bu NATO dengelerinin yansıması açıkça görüldü: AB ve ABD’nin askeri darbenin başarısızlığı üzerine mosmor olduğunu görmeyen yoktur. “Tüh! Başaramadılar” yaklaşımı neredeyse tüm batıda görüldü. Almanya Cumhurbaşkanımızı bu tarafgirlikle konuşturmamıştı. Yine İngiliz basınının bıyık altından gülüşünü fark etmemek mümkün değildi. Putin’in kahkahadan göbeğinin oynadığını ise tüm dünya hissetti. İşte bu 16 Temmuz fotoğrafın arka planında olup bitenler bunlardı.

Kaldığımız yerden devam edelim:

DARBE KURGUSU: OYUN İÇİNDE OYUN

Tam bu aşamada AB ve ABD, yeni bir gelişmeyle sarsıldı. Rusya, Türkiye’ye 2 bin kişilik FETÖ’cü darbe yapacak subay listesi vermişti. Türkiye bunların 1200 kişisini tespit edebilmişti zaten. Biz, KGB’nin o düzeyde etkin olmadığını değerlendirerek liste verme işinde İngiliz istihbaratının katkısını muhtemel bulduğumuzu da belirtelim. Aslında böyle hassas bir mesele, basına sızacak bir konu da değildi. Ama Rusya’nın Avrasyacı/Ergenekoncu yoldaşı olan sitelerden bu bilgiler kamuoyuna sızdırıldı. Belli ki Rusya duyulsun istiyordu.

Rusya amacına ulaştı. AB-ABD endişeye düştü; kırk yıldır emek emek rütbelere taşıdıkları FETÖ subaylarının 30 Ağustos’ta bir gecede tasfiye edilecek olması tüm Türkiye’yi kaybetmek anlamına gelecekti. Öyleyse darbeyi YAŞ toplantısı öncesi yapmak şarttı. YAŞ ayı olan Ağustos, tatil ve rehavet içinde olunacağından tarihin 16 Temmuz sabahına çekildiği anlaşılabiliyor.

DARBEYE ULUSLARARASI MEŞRUİYET HAZIRLANIYOR

ABD-AB bloku oluştuktan sonra darbenin uluslararası meşruiyet zeminini hazırlamaya başlamışlardı: Bir yandan Reza Sarraf aracılığı ile kara para taciri, diğer yandan Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin hakkında mahkumiyet vereceği davanın sanığı, oğlu da kara para ticaretinden İtalya’da yakalama kararı çıkan, kampanya halinde Batı kamuoyunda itibarsızlaştırılan Erdoğan koro halinde diktatör olarak tanımlandı. Bunda Batıdaki FETÖ’cü Türklerin rolü büyük olmuştu. İzlenim oydu ki Türk halkı “kurtarın bizi bu diktatörden!” diye Batı’ya yalvarıyordu.

Erdoğan’ın sonu, Kaddafi gibi, Saddam gibi olmalıydı. Yeni bir Menderes vardı karşılarında. İyi niyetinin istismar edildiğini görünce ABD politikaları karşısına dikilmişti. Ortak politikaları kendine yontmaya, ülke çıkarlarını savunmaya başlamıştı. Sonu da Menderes gibi, belki daha kötü olmalıydı ki ABD’ye karşı gelmenin bedelini bir kez daha öğrensindi, bu Türkler. Türkiye de teslim alınsındı.

DARBEDEN BİR HAFTA ÖNCE VARŞOVA NATO ZİRVESİ

Alman-Amerikan ittifakı İngiltere’nin Galler dayatmasına karşı salvolarını son NATO zirvesinde yaptılar. İngiltere’nin yeni ittifak alanının odak ülkesi Rusya’ya meydan okuyan bir şehirdi toplantının gerçekleştiği yer: 8 Temmuz 2016’da Rusya’nın kadim üssü olan Varşova’da NATO zirvesini topladılar. Bu, düpedüz İngiltere’ye misilleme, Rusya’yı da ezmek demekti. Türkiye ise bir hafta sonra yaşayacaklarından habersizdi. ABD-Almanya güç gösterisinde bulunuyordu. Yakın bir hamleleri olduğu belliydi.

Putin’in Avrasyacılık teorisinin mimarı Alexander Dugin o hafta da Türkiye’ye gelmiş ve basına konuşmuştu: “Türkiye’de askeri darbe çok yakın!” diyordu. Bununla yetinmiyor “Rus yetkililer Türkiye’yi bilgilendirmiştir” diyordu. Safını belli etmişti. Türkiye ile birlikteydi Rusya.

NATO darbesi hayata geçiyordu. Şimdi darbe sürecinin arka planını okumaya çalışalım:

TUZAK KURANA TUZAK KURAN VE ONA DA TUZAK KURAN

Darbeyle ilgili bilgileri paylaşan Rusya gerçekten Türkiye’nin safında mıydı?

Sanırız buna ‘evet’ demek için saf olmak gereklidir. Rusya’nın, ABD-AB NATO ittifakının darbe oyununa karşı ama aynı zamanda Türkiye’ye karşı olan kendisinin de bir oyunu vardı. Rusya’nın bu oyunu Türkiye’yi teslim alma finaliyle son buluyordu. Yani eğer NATO darbesi başarılı olursa ABD, darbeye karşı kurulan Rus planı tutarsa Rusya yeni efendi olacaktı Türkiye’de. Fakat her senaryoda Türkiye teslim alınacaktı. Türkiye’ninse hiç bir planı yoktu. Türkiye adına bir plan yapanın olduğunu 16 Temmuz sabahı anlayacaktık: Bu plan sahibi hiç kuşkusuz yüce Allah(CC)’tı.

Şimdi oyunları anlamaya çalışalım.

ABD-AB PLANI

ABD-AB ittifakı TSK’da üst rütbeliler arasında yüzde 60 FETÖ’cü, yüzde 25 Avrasyacı(ulusalcı), yüzde 10 kadar milliyetçi komutan olduğunu biliyorlardı. Zira zamanında, dengeler değişmeden önce FETÖ’yü ABD, Avrasyacıları Alman-Rus ittifakı TSK’da kadrolaştırmıştı. Alman-Rus kanadı yüzde 70’lerin üzerinde iken Ergenekon Operasyonları ile ABD’ci kanat onları tasfiye edip azınlığa düşürmüş, yerlerine de FETÖ’cüleri oturtmuşlardı. Haliyle Almanya, Ergenekon davaları sonrasında ilişkisini gevşettiği geriye kalan Avrasyacılarla yeniden irtibatını tazeledi. Darbe vakti geldiğinde de FETÖ’cülerle (ABD ile) beraber hareket etmeye ikna etti. Böylece subayların yüzde 85 gibi büyük bir oranı darbe girişimine katılacaktı. Bu mükemmel düzeyde bir güç demekti.

Almanların Avrasyacıları kan davalıları oldukları FETÖ’cülerle birlikte hareket etmeye ikna etmeleri, “Erdoğan’dan kurtulacağız!” motivasyonu ile mümkün olmuştu. Aralarında anlaşma tamamdı: Darbenin ilk aşamasında Erdoğan öldürülecekti. Sonrası kolaydı.

Orduda Hava, Deniz ve Jandarma’da FETÖ(ABD), Kara ve Özel Kuvvetler’de Ergenekon(Almanya) etkindi. ABD-Almanya ittifakı NATO darbesi şöyle planlanmıştı: İlkin jetler kalkacaktı. Jandarma boğazı kesecek, komandolar Erdoğan’ı öldürecekti. Bu ilk hamlelerin hepsini FETÖ’cüler yapacaktı. Avrasyacılar ise bundan sonra kara kuvvetleri olarak tanklarla sokakları, piyadelerle kamu kurumlarını tutacaklardı.

İNGİLİZ-RUS PLANI

İşte bu planın içinde (muhtemelen İngiliz şeytanlığının önemli katkısı ile) Rusya’nın da bir planı vardı. Rusya, Almanya’yla ortak yaptığı çoğu alt kademelerde olan Avrasyacı subayları çoktan ayartmıştı. Almanya’nın darbe teklifine “evet” dedirtti. Ve sonra şu planı yaptı: Erdoğan FETÖ’cüler tarafından öldürülecekti. Halk infiale gelecek, kendileri de darbeye destek vermeyerek Erdoğan’ı öldüren vatan hainleri oldukları gerekçesiyle Rusya’nın verdiği listedeki FETÖ’cü subayları bir gecede infaz edeceklerdi. Hem kendilerini hapislerde çürüten, rütbelerini söken FETÖ’den ‘Ergenekon’un intikamını’ acı şekilde almış olacaklar, hem de başlarının belası Erdoğan’ı hem de FETÖ eliyle ortadan kaldırmış olacaklardı. Türkiye de kurtarıcı kahraman olarak vatansever Avrasyacı subayların kollarına arzuyla atılacaktı. Oysa Türkiye (İngiltere ve) Rusya’nın eline geçmiş olacaktı. Mükemmel bir plandı. Oyun içinde oyun kurmuşlardı. Çok kolay olacaktı.

Fakat (İngilizlerin ve) Rusya’nın bu planı, darbe eğer gece 03.00’da yapılırsa gerçekleşmesi mümkün olamazdı. Hem halkı sokağa dökmek mümkün olmaz, hem de hava kuvvetlerine fazla gerek duyulmazdı. FETÖ’cülerin suçları halkı tahrik edecek düzeye erişemezdi. Bu nedenle halk ayakta iken gerçekleşmeliydi. Ayrıca iletişim kanalları da açık kalmalıydı. O işi de kendileri üstleneceklerdi ki kesilmesin, halk haberdar olsun.

…VE KRİTİK RUS MÜDAHALESİ: İHBAR

Bunu sağlamak için düşük rütbeli bir subayı MİT’e göndererek haber verdirdiler. Darbeyi gündüzden haber veren subay Avrasyacı olmalıdır ki, içeriden haberi bulunmaktadır. Mesai bitmeden önce Genelkurmay Karargahı’ndan ardı ardına gelen emirler darbe girişiminden haberdar olunduğunu ortaya koyuyordu.

Bunun üzerine ABD-AB yanlısı NATO’cu darbecileri bir telaş aldı muhtemelen. Darbeyi yapmasalar, yarın darbeci diye kaç kişi açığa alınırdı? FETÖ Avrasya birlikteliği de çatlayabilirdi. Tedbirler alınır, bir daha darbe imkanı verilmezdi. Artık başka şansları kalmamıştı. Darbe yapmazlarsa kesin kaybedeceklerdi. Fakat yaparlarsa kazanma şansları yüksekti. Android üzerinde çalışan özel yazılımları üzerinden iletişim kurdular: Darbeyi öne öektiler 15 Temmuz saat 22.00’ye aldılar.

İLAHİ DOKUNUŞ

Ve darbe senaryosu hayata geçmeye başladı. FETÖ’cüler jetlerle havalandı, gemilere bindi, Cumhurbaşkanı’nı almaya hareketlendi, boğaz köprüsünü tuttu. Fakat Özel Kuvvetler ve Kara unsurları,(Avrasyacılar) ağırlıklı olarak kıpırdamadı. Onlar Erdoğan’ın infaz haberini bekliyorlardı. Halkın sokağa dökülmesini sağlamak için de kendi sorumluluk alanlarındaki iletişim kanallarını imha etme görevini yapmıyorlardı, yapmayacaklardı. Erdoğan’a yapılan infaz üzerine halkı direnişe çağıracaklar, halkın kıyamı ile birlikte kendileri de FETÖ’cü avına başlayacaklardı. Ruhlarını serinletecek bir katliam gecesi tasarlamışlardı.

Fakat, başka bir plan devreye girdi: Allah’ın planı! Erdoğan’ı bir türlü yakalayamadılar. Denk düşmedi. Bir esirgeyen vardı. Üstelik milliyetçi bir komutan, Ümit Dündar,  Avrasyacılar katılmayınca FETÖ’cü kalkışmaya dönüşen bu darbecilere karşı Cumhurbaşkanı’nı korumaya aldı. Siyasi irade ile emniyet güçleri organize edildi. Milli subaylar devreye girdi. Kahramanlık Avrasyacılara kalmadı. Millet günün kahramanı oldu. Sayın Erdoğan’ın ilk beyanatının yayınlanmama sebebi iletişim kanallarını tutan Avrasyacıların müdahalesi değilse ne olabilirdi? Erdoğan’ın telefonla televizyondan halka çağrı yapması ile sadece FETÖ’cülerin değil, Avrasyacıların da planı boşa çıkıyordu. Artık her şey değişmişti. Halk sokaktaydı ve direnişin lideri Erdoğan, kahramanı Türk Milleti olmuştu. Bu, ilahi bir dokunuştu!

VAHŞİ DARBE GİRİŞİMİ

Kara unsurları aktif katılım sağlamayınca FETÖ’cülerin Hava kuvvetleri taklacı kuşlar gibi havada dönüp durmaya başladılar. Şaşkın ve anlamsız uçuşlar yapıyorlardı. ABD’ye satılmış olmaları yanında bir de Avrasyacılar ‘satmış’tı FETÖ’cüleri. Tam bir fiyaskoydu. Baştan talimatlandırılmayan emirler yağmaya başladı. Avrasyacıların kıpırdamadığını görünce FETÖ’cüler onların işlerine kendi adamlarını gönderdiler. TRT’ye TÜRKSAT’a TEİAŞ’a, Telekom’a geç gidilmesinin sebebi bu oldu. Gecikince halk durumu kavradı ve gelen darbecilere de direnişler oldu.

Halkı yıldırmak için şiddeti artırma kararı aldılar. Durumu lehlerine çevirmek istiyorlardı: TBMM’ye, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne, Özel Harekat Daire Başkanlığı’na, AK Parti Genel Merkezine bombalar attılar. MİT’e, Genel Kurmay’a ateş açtılar, silahlı unsurlarla saldırdılar. Halka ateş açtılar. Az sayıda çıkabilmiş olsalar da tanklarıyla da halkın üzerine yürüdüler, ateş açtılar. Fakat her emirlerini de dinlemedi askeri personel. Boğaz Köprüsü’nü vur emrini dinlemediler. Deniz kuvvetleri, halkı bombalama emrini uygulamadı. Çözüldüler. Uğradıkları ihaneti gördüklerinde ava giderken av olduklarını anladı hain ve kalleş FETÖ’cüler. Ama kimsenin değil, milletin avı olmuşlardı, vatanın gerçek sahiplerinin avı.

ZAFER HAKKIN VE HAKKA İNANANLARINDIR

Bu ‘ilahi dokunuş’ ile zafer ne Amerika’ya, ne Rusya’ya mal oldu. Zafer milletin oldu. Zafer milletin sahip çıktığı lideri Erdoğan’ın oldu. Zafer Türkiye’nin; zafer hakkın ve Hakk’a inananların oldu.

O gece, büyük oyun vardı. Oyun içinde oyun planlanırken sahneye Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’la birlikte Milletin çıkması, tüm oyunları bozuldu, şartları lehimize çevirdi. Erdoğan le birlikte Bahçeli’nin de duruşu ülke nüfusunun yüzde 23’ünü sokağa indirdi o gece. Bu, halk ihtilallerinde aranan yüzde 7 sınırının üç katıdır. Yani moral bozucu, zapt edilmez bir ‘milli güç’ vatanına sahip çıkmış, düşman morallerini de çökertmiştir.

15 TEMMUZ MİLLİ KIYAM GECESİ

Aslında darbe girişimini bastıran halkın kıyamı, tarihte eşsiz ihtişamıyla yer aldı. Bize kalırsa 15 Temmuz darbesiyle değil, milli kıyam hareketi ile anılmalıdır. O derece saygıdeğer, muhteşem bir sahnedir.

ABD-Almanya da, İngiltere-Rusya da Türkiye’yi teslim alamadı. Şimdi karşılarında teslim olmuş değil bağımsızlığını kazanmış bir Türkiye var. Hesaplar artık Türkiye’siz yapılamayacak. Milli Mücadele’den zaferle çıkmış bir Türkiye, daha onurlu, daha dik duracak.

Putin’in Erdoğan’a randevu verdiği yer; Petersburg Rus imparatorluğunun başkentidir. İmparatorları orada ağırlarlar. Bu, Erdoğan’ın nasıl gittiğinin de bir kanıtıdır. Orada kabul ediyorsa olumlu bir yaklaşım var demektir.

CUMHURBAŞKANI’NIN KARARLARI BOŞA BÖYLE DEĞİL

Bu tespitler çerçevesinde bakınca olup bitenler yerli yerine oturmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kuvvet komutanlarını neden değiştirmediği anlaşılabiliyor. Çünkü FETÖ’cüler hain ama günü parlayan Avrasyacılar da ‘bir etki altında!’ Kime güvensin? Geriye sadece Milliyetçi subaylar kalıyor!

Milleti neden meydanlarda nöbete devam ettirdiğini anlayabiliyor muyuz? 9 Ağustos’ta Rusya’da iken arkasında o güç durmaya devam etsin diye. Rusya ile anlaşamasaydı Avrasyacı subayların ne yapacağı da meçhuldü! O nedenle milleti, aşılması hayal bile edilemeyecek dev bir kütle halinde Yenikapı’da gösterdi onlara. Kimse aklından bile geçirmesin, diye.

MİLLİ SUBAYLAR DÖNEMİ

Birliklerin önünden çekmedi belediye araçlarını, çünkü potansiyel tehdit duruyordu. FETÖ’cüler bile temizlenmiş değildi. Tablo ortadaydı yüzde yüz güveneceği subay yüzde 15’ten ibaretti. Şimdi, ‘milli subay’ları yetiştirip yerleştirene kadar yaklaşık 15 sene Türkiye Rusya ile iyi geçinmeye, milleti de diri tutmaya mecbur kalmıştır.

‘Milli subay’ yetiştirecek eğitimci subay bile yok; askeri okulları nasıl tutsun? Ancak milletin içinden, kimsenin özel ünitesinden geçmemiş millet evlatlarını almayı projelendirdi. Askeri liseleri kapattı. Çok can yakan bir uygulama oldu ama başka çıkar yolu var mıydı? 10 yıl sonra Avrasyacıların darbesi olur, Rusya’nın yarım kalmış teslim alma işi tamamlanırdı!  Tabiri caiz ise, Yeniçeri Ocağı’nı lağvetti!

AB-ABD MOSMOR, KASKATI

Şimdi savaş sonrası şartlar var. Savaş sonrası demek, müttefiklerin ve sınırların yeniden belirleneceği dönem demektir.

Bakınız AB liderleri gelebiliyor mu, bir geçmiş olsun dileyebiliyor mu? Hayır! ABD? Hayır! Çünkü AB-ABD blokunun eseridir bu darbe! Utanç içindeler aslında. Suçüstü oldular. NATO, Türkiye açısından güvenini yitirdi. Bu darbeyi lehlerine kullanmak, Türkiye’yi de kazanmak isteyen Rusya ise ehven-i şer seviyesine yükselmiştir. Biz Rusya ile birlikte iken AB-ABD blokunun düşmanlıklarının devam edeceği kesindir.

Bundan sonra yapacakları ise bellidir; Terörle ülkeyi bunaltmak, suikastlerle sarsmak, üzerinde etkili oldukları Ermenistan, Yunanistan gibi ülkeler üzerinden sorun üreterek Rusya ile Türkiye’yi karşı karşıya getirmek, Suriye’de bir an önce PKK koridorunu tamamlamak!

TÜRKİYE’NİN DE YAPACAKLARI VAR!

Türkiye’nin yapacağı ise Rusya, İran, Mısır ve İsrail ile bölgede ağırlığını korumak ve Suriye’deki PKK koridorunu engelleyerek iç barışa mukayyet olup ilerleme hamlelerini sürdürmek, başta bilgi teknolojileri savunma sanayii olmak üzere hızla ekonomisini milli e güçlü hale getirmek!

Türk Milletinin 15 Temmuz demokrasi destanı yarının tarih kitaplarında ders olarak okutulacak niteliktedir. Böyle ‘kaçarı yok’ bir tuzaktan asla bir halk kurtulamazdı. O gün, milletin içinde uyuyan devi uyandırdılar. Cihangirlik ruhu uyandı yeniden. Artık bu milleti fetih getirmeyen hiçbir lider tatmin edemeyecektir. O gün esaret prangalarını parçaladı ve tüm dünyaya yeni bir imparatorluğun tohumunun filizlendiğini ilan etti: Büyük Türkiye tüm mazlum milletlere hayırlı olsun!

Kapitalizmin vandalları adaletin keskin kılıcı ile bir daha tanışacak! Hep söylediğimiz gibi; yeter ki 2023’e kadar ayakta kalalım, yarım asır sonra bambaşka bir Dünya bekliyor insanlığı. Daha güzel bir dünya…

ROMANLARDA TEHCİRİN YOLCULUĞU

  • 2.1Bin Görüntülenme Sayısı

Cumhuriyetçiler ve Demokratlar

  • 1.7Bin Görüntülenme Sayısı

40 Yorum

  1. Bünyamin

    Haydi o bambaşka dünyanın adını da koyalım Osman Bey, İslam Medeniyeti. Yeniden kurmak bizlere nsibolsun inşaallah. Dünya bir insanlık görsün. Bir medeniyet görsün de bütün insanlar medeni bir şekilde yaşayalım. Yüreğinize sağlık. Kaleminizin güzelliği eylemlerinize yansısın inşaallah.

  2. Dr.Ahmet feyzi inceöz

    15 temmuz da wapsapla şunu yazmıştım vemekerü vemekerüllah vallahü hayrulmakirin. Hesap yapanların hesaplarının üstündedir Allahın hesabı. Evet mazlum milletimize merhamet eyledi.kalplerden korkuyu sildi millet evet her tondan siyasisi sarhoşuna kadar meydanlara indi sahte dindar fetöcüler hesap edemediler rabbim reisi de bir kulunu vesile edip kurtardı bu tezgahtan .yazdıklarınız beni de memnun kıldı.ben 4207 sayılı sigara kanununu çıkmasına vesile olan 19.ve 20.dönem Tokat Milletvekiliyim.Erbakan hocamın doktoru idim.Şimdi Ak partisindeyim .Reis le talebelik yıllarından dostluğumuz var.evet15 temmuz çok iyi bilinmeli ki tarih tekerrür etmesin.fiemanallah.

    1. osmanarslan İçerik Yazarı

      Ahmet Hocam, çok teşekkür ederim. Aynı duygular içindeyim. Milletimiz Allah’ın yardımına layık olacak kadar halis durdukça tarih yüzümüzü güldürecektir inşallah.

  3. Orhan Yorumcu

    Nedense “Tek Kutuplu Dünyanın Hakimi İngiltere” kurguda Rusya’nın istepnesi olarak görünüyor, bu “büyük oyun”da değerlendirmede ve hesaplaşmada adı bile geçmiyor?
    Oysa Fetö bir MI6 projesinin parçasıdır:kestanepazarı, İzmir Nato Üssü.
    Erbakan’ı sindiremeyen ABD, Fetö’yü derdest edip “ingiliz operasyonu”nda insiyatifi eline almaya çalışmıştır [vatikan zokasını hesaplayamaması NSA sorunudur].
    Herşey İlahi Takdir iledir, amenna.
    Kurguda asıl sorun “Türkiye’ninse hiç bir planı yoktu” acziyetidir.
    Son asrın en büyük İngiliz oyunu, budur: “iğdiş edilmiş, mankurt Türk”
    Atatürk bile “konsensus/ingiliz” eseri değil mi:)
    Zaten asıl muvaffakiyetimiz da burada gizlidir:
    İngiliz dölü, ABD köpeği Fetö de onlar gibi planını “korkak, bitmiş Türk Milleti” tepki vermeyecektir, üzerine kurmuş ve hakettiğini bulmuştur, elhamdülillah.
    Dünya ve dengeleri doğru algılanmaz ise hamasetten sadece edebiyat çıkar…

    1. osmanarslan İçerik Yazarı

      Orhan Bey, açıklamalarınızdaki itirazlar yazıda anlattıklarımızı doğrularken, bu sözlerin neden sarf edildiğini anlayamadım. “Tek kutuplu dünyanın hakimi İngiltere, kurguda Rusya’nın stepnesi olarak görünüyor” şeklindeki eleştiri yazıyla bağlantılı olamaz. Yazıda “Derin İngiltere”den bahsediyoruz. Bu derin İngiltere’nin meskeni Galler ve burada yaşayan beş aristokrat ailenin güdümündeki Dünyayı tarif ettikten sonra, bu derin İngiltere’nin yeni dünya planında Rusya’yı nasıl kullandığını dile getiriyorken nasıl olur da İngiltere’yi Rusya’ya stepne yaptığımız söylenebilir? “Türkiye’nin bir planı yoktu” evet. Bu bir acziyettir de, evet.Ancak, sinsi ve hain bir baskına ancak acil durum yönetimi ile karşılık verilebilirdi. Başta durumdan haberdar olan MİT Müsteşarı olmak üzere herkesin vatan için üzerine düşeni kahramanca yaptığı tarihin en kısa kurtuluş savaşı yaşandı o gece. Öte yandan Atatürk ayrı bir konudur. Öyle tek kelimeyle “İngiliz projesi” denip geçilecek bir konu da değildir, kanaatimizce. İngiltere faktörünü küçümsemek için söylemiyorum, bunu zaten tez olarak ortaya atan bir yaklaşımdayım. Fakat tarih ve hayat hiç bir zaman o kadar tek düze değil. En doğrusunu Allah bilir. selam ve dua ile.

  4. Mahmut YAMAN

    Osman bey, tesbit olarak yazılan güzel çözüm ne olmalıydı. 241. şehit var, 2000 yaralı gazi, maddi ve manevi kayıplar. Bu FETÖ’nün islam adına çıkıp siyaseti dışarıdan yönetmesi oyunu hakkında düşünceleriniz nedir? İktidar ile FETÖ ayrılığı hakkında bir analiz ve çözüm makalesi bekliyoruz. Bundan sonrası nasıl ders alınmalı, tedbir uygulanmalıdır? Kafirlerin amacı ve niyeti belli de FETÖ’nün durumu nereye dahil edilmeli?

  5. Kamil ARI

    Mükemmel bir film ve oyuncular anlatılmış fakat filmin REJİSÖRÜ gizlenmiş! Çook mümemmel bir analizmişşş gibi görünüyor fakat asıl fail gizlenmiş türkiye asıl failin oyunlarından perdeleniyor. Son paragrafta öneriymişşşş gibi ŞALAMON perdeleniyor. VEEE İSRAİLLE “yapılacak bölgesel ağırlık” BOP olmuyor mu, mısır, rusya ve israil esas israeil demek istiyorsun fakat mısır ve rusya işin hikayesi. Denklemde niye İRAN yok? HAÇLI SİYONİST İTTİFAKI denseydi bile eh idare eder derdik. ESAS İSLAM BİRLİĞİ kurulmalıdır denmedikçe daha çooook senaryolar okuruz da vakit ve enerji kaybetmekten öte birşey yapmayız vesselam, ümmet perişan, tüm mazlumlar ayağa kalkmadıkça zalimler diz çökmez.

  6. Tacettin

    Türkiye bu gelişmelerle şunu göstermiştir. Hem kendi bölgesinde saygın bir güç olduğu gibi tıpkı Darbe Girişimi Gecesinde nasıl MİT sapasağlam ayakta kalıp diğer kurumların kurtarılmasını sağladığı gibi ,Büyük Türkiye de İşgal altındaki İslam ülkelerinin kurtulmasını sağlayacaktır inşAllah ..

  7. Ufuk Manav

    Çok güzel bir analiz olmuş, kaleminize sağlık. Kafamızda yerine oturmayan bir çok konu netlik kazandı. Bir çok arkadaşlar paylaştım.
    Teşekkürler…

  8. SADIK KARAARSLAN

    ALLAH RAZI OLSUN. ALLAH KALEMİNE GÜÇ DİLİNE SAĞLIK ÖMRÜNE ÖMÜR KATSIN. İLK GÜN OKUMUŞTUM. ANCAK BİZİM BAŞAKŞEHİR DE TANIMADIĞIM İNSANLAR ARASINDAKİ WATHSAPP GURUPLARİNDAN YAYILDIĞINI GÖRÜNCE SİZİNLE PAYLAŞMAK İSTEDİM. ALLAH YAR VE YARDIMCIN OLSUN. SELAMLAR.

  9. Çetin Sarıkaya

    Yazınız çok güzel olmuş..
    Bu darbe girişiminin Türkiyedeki paydaşları konusunda birşeyler karalarsanız sevinirim..
    Bu darbe girişiminin Turkiyedeki dengeler , grup ve cemaatler uzerindeki etkileri ile diger sosyolojik ve ekonomik etkileride irdelenirse sevinirim..
    izniniz ile paylaşmak isterim
    Allaha emanet olun..

  10. muhammet sevim

    tespitler çok güzel empryalizmin küresel siyasetini anlama anlamında ufuk açıcı yanlız yazıda “arap baharının” da ingiliz oyunu olduğuna dair bir ifade var oysa biz arap baharını sahiplenmiştik ortadoğu halklarının dirilişi için büyük fırsat olarak görmüştük desteklemiş umutlanmıştık yoksa o zaman yanıldık ta şimdi mi yanıldığımızı anladık yada başarıya ulaşamayan bu direnişin suçunu birilerine mi atıyoruz bir diğeri de yazıda geçen ABD İngiltere mücadelesinde biz ingilterenin amacına hizmet eden veya ettirilen konumdayız gibi gözüküyor 15 temmuz yeniden varoluş sürecimiz acaba ingilterenin çıkarlarına kurban edilir mi ABD-AB, İngiltere-Rusya arasında yaşanan bu güç savaşında ortadoğuda herkezin piyon olduğu yapılan her hamlenin birilerinin planları dahilinde olduğu veya planlarına engel olmadığı sürece kabul gördüğü gerçeği varken Türkiye nasıl bir plan yapabilir ve kimseye saç ayağı olmadan nasıl yolunu çizebilir yapılan hamlelerde birilerinin oyununa gelmemek adına basiret sahibi olmak gerekir Allah kolay versin

    1. osmanarslan İçerik Yazarı

      Muhammet Bey, ilginize teşekkür ederim. Evet, Arap Baharı Türkiye’ye karşı yapılmış bir operasyondu. Türkiye’nin ilişkilerine zirve yaptırdığı, liderinin gidip o ülkelerde mitingler yaptığı, gümrüklerin kaldırılma noıktasına geldiği ülkelerin yönetimleri tek tek devrildi ve yeni bir Dünya kurularak Türkiye yalnızlaştırıldı. Bunu, o tarihlerde de bu şekilde analiz etmiştik, gelişmeler de doğruladı. Öte yandan yazıda Türkiye’nin İngiltere’nin planının hizmetinde olduğunu savunmuyoruz; bilakis ‘ilahi dokunuş’la İngiltere(Rusya)’nın da planının bozulduğunu, Türkiye’nin o gece bağımsızlığını kazandığını, bir süre daha istikrarlı giderse dünyada kendi oyununu kurarak yeniden (Derin)İngiltere’nin tek kutuplu Dünya’sını yıkacağını savunuyoruz.

  11. Bekir Batuk

    Geçmiş günler Bu günler ve gelecek günler ancak bukadar güzel anlatılabilirdi yürekten tebrik ediyor ALLAH CC KALEMİNİZE kuvvet versin islam alemi için size sağlık sıhhat ve afiyet versin mücadelemiz daim olsun.Amin.

  12. tarkan

    MIT i ve Turk devletini cok kucumsemissiniz hocam. Ingiltereyi ise cok buyutmussunuz. Ingilterenin 2. dunya savasindan sonra israilden (filistin topraklarindan) cikarilmasi olaylarini incelerseniz aslinda anlattiginiz kadar etkin bir siyaset yurutemedigini sadece son 50 senede gunu kurtardigini gorursunuz. 15 Temmuz gecesinden cikisda MIT in aldigi tedbirler cok etkili olmustur. Sunuda belirtmeden gecemicem hocam su ana kadar Fetoculerin sadece kamudan %30 u temizlenebildi. Eksikler olmasina ragmen yinede guzel bir yazi olmus emeginize saglik

    1. osmanarslan İçerik Yazarı

      Tarkan Bey, yazıda bazı hususlar yeterince vurgulanamamış olabilir; asıl ortaya koymak istediğimiz tablonun algılanabilmesi için. Ancak Türk devletinin ‘acil durum yönetimi’ başarılı idi. MİT’in de bunda payı son derece büyüktü. Hakan Fidan’ın şahsında MİT’in de kahramanca mücadelesini selamlıyoruz. Orhan Bey’e verdiğimiz cevapta da bunu vurgulamıştık. Ancak devlet olarak ‘oyun kurucu’ değildik o gece maalesef. Küçümsemek asla olamaz, bu bizim devletimizdir, ama gerçekçi olmak da lazımdır. İngiltere’ye gelince; İngiltere’ye değil İngiltere’de meskun ‘üst akıl’ın, derin baronların gücüne vurgu var yazımızda. İngiltere onların üssü. Kullandıkları bu üssü, sadece İsrail’den değil, Hindistan, Pakistan gibi çok yerden çektiler. İngiltere’yi hedef etmemek için bir takım devir teslimler yaptılar. Yine aynı ellerde o ülkeler. Eğer gerçekten İngiltere çekilmiş olsaydı, o coğrafyalarda bağımsızlığına kavuşmuş bir tane ülke olurdu. Yok. Bu, üst akıl oyunlarından bir tanesiydi sadece.

      1. tarkan

        Hocam aslinda yapilmak istenen cok acik amerikan ve alman basinini takip ettiginizde surekli olarak cumhurbaskanini diktator gibi gostermeye calisiyorlar. Saddam ve Esada kurulan oyunun aynisi ulkemiz icin tezganlanmis. Aslinda ilk 2 tesebbuste basaramadiklarini 3. bir denemeyle yapmaya basladilar. Bu diktator konusunu sanirim onumuzdeki 1 yil icerisinde iyice islicekler. Fetocularin tasfiye surecinide buna eklicekler. Daha onceki mesajimdada yazdigim gibi Fetocularin halen buyuk bolumu kamudan temizlenmis degil. bu surecin cok hizli bir sekilde tamamlanmasi gerekiyor. Selametle

  13. orhan

    Yazinin oykusel akisi guzel olmakla birlikte rasyonalitesi yerlerde surunuyor. Turkiye Cumhuryetinin bekasi uzerine oynanan oyunlar karsisnda TC Devletini ve hukumetini bu kadar edilgen ve etkisiz gosteren ikinci bir yazi okumadim. Misal
    1- Turkiye ve Rusya yakinlasmasinin mimari Ingiltere
    2- Turkiye ve Israil anlasmasonin mimari Ingiltere, Turk dis burokrasisi, Cumhurbaskaninin cabalari nerede
    3- Rus bakan bir hafta oncesinde gelerek ihtilal hakkinda devleti bilglendiriyor. Uc buyuk isghbarata sahip devlet uyuyor, bu uyarilara ragmen tedbir alamiyor. Hani Allahin da yardimi olmasa yanmistik
    4- Fotocu subaylarin listesini devlet Rusyadan aliyor iki bin kisi. inanilir gibi degil
    5- Rusya Avrasyaci subaylari bir gecede ikna ediyor.
    butun bunlar olurken TC Devleti etkisiz eleman olmanin otesinde, uykuda sanki gaflette, bu kabul edilemez.
    ayrica
    6- israilin ABD yi birakip Rusya ile hareket etmesi, bastan beri ABD ile beraber olan
    Almanyanin karsi bloka gecmesi Irrasyonel
    7- Nato toplantisini Gallere tasiyan Ingiliz gucu, neden Nato nun Varsova da toplantisi a engel olamadi.
    8- Avrasyacilar ihtilalde dolayli sa olsa rol almis ise neden tasfiye edilmihorlar. sonucta onlar TC Devletinin degil Rusyanin emrinde subaylar ” bu makaleye gore”
    9- Devlet ve hukumet adina konusan N Kurtlmus un ABD nin ihtilalle ilgisi yoktur aciklamasi
    nereye konacak
    bu yazinin kurgusunda Turkiyeyi yonetenlerin basireti feraseti adeta yok sayilmis, kuresel guclerin oyunlari karsisinda tesadufen basariyi yakalamis bir iktidar vardir. Demekki Avrasyacilar da ihtilale destek verselermis iktidarin bu yaziya gore dukkani tesli etmekten baska caresi olmayacakmis.

    1. osmanarslan İçerik Yazarı

      Orhan Bey, merhaba. Yazımı okuma ve eleştirme zahmetinde bulunduğunuz için teşekkür ederim. Elbette biz kendi çıkarımlarımızı paylaşıyoruz, en doğruyu Allah bilir. Ancak eleştirilerinize hak veremeyeceğim. Gerçeklerden habersiz olarak, bazıları yazının içinde cevabı da olan aklınıza gelen her soruyu gündeme getirmişsiniz. Örtülerin altındaki bilgilere erişmeye gerek olmaksızın hiç olmazsa açık kaynaklarda bulunan bilgileri olsun dikkate alsaydınız böyle bir ‘okuyup anlayamama’ sorunu yaşamazdınız sanırım. Haliyle rasyonalite sorununun nerede olduğunu da anlayabilirdiniz. Türkiye Cumhuriyeti ‘edilgen’, istihbaratı da ‘atlatılmış’ değildi de 15 Temmuz niye oldu? 240 insanı, devlet etkin olduğu halde mi kurban etti? Siz de ‘tiyatro’ diyen senaristlerden misiniz? Devlet kurumlarımız bu kadar açık vermiyordu da Cumhurbaşkanı niçin ‘enişte'(Ziya İLGEN)’den öğrendi? Ziya İLGEN neden Almanya’dan(Muhammed Taha GERGERLİOĞLU’ndan) öğrendi?
      Siz -alaysı bir dille- 15 Temmuz’da Milletimize Allah’ın yardımı olduğu yaklaşımımızı küçümsüyor, dalga geçiyorsunuz. Biz buna inanıyoruz; şükürler olsun ki Allah ‘O gece’bize yardım etmiştir. O’nun yardımı da üzerimizden eksik olmasın.
      Öncelikle size irrasyonel gelen Amerika-Almanya yakınlaşması, Rusya-İsrail birlikteliği ve İngiltere’nin(Derin İngiltere’nin/Üst aklın) rolü konusundaki itirazınızı dayadığınız rasyonelliğin uluslararası ilişkilerde kural olmadığını, hatta hiç anlam taşımadığını belirtelim. Çünkü uluslararası ilişkiler sandığınız gibi ‘akla uygunluğa göre’ değil ‘çıkarların uygunluğuna göre’ şekillenir. Çıkarların değişmesi ile kamplar da değişmiştir. Bu da makalede uzun sayılacak şekilde anlatılıyor zaten. Ve ortaya koyduğumuz tez de (takip edebiliyorsanız) 15 Temmuz sonrası meydana gelen tüm gelişmeler tarafından halen doğrulanmaktadır. Lider tutumlarından, G-20 zirvesinden, dergi kapaklarına, siyasi açıklamalara kadar…
      Aynı şekilde NATO Varşova toplantısı konusundaki sorunuzun da cevabı makalede var: Çünkü yeni ve güçlü bir ittifak oluştu. Toplantı yeri de zaten siyaseten itiraz edilecek somutlukta bir tehlike içermiyor; bir ‘anlam’ içeriyor o kadar.
      Rusya’nın ‘Avrasyacıları bir gecede ikna ettiği’nden değil; Ergenekon Davası’ndan bu yana (yani en az beş yıldır) birlikte hareket ettiğinden bahsediyoruz; anlaşılmayacak bir yönü yok sanırız. Öte yandan Avrasyacı yayınları izleyin, yeter. Ne dediğimizi anlayabilirsiniz.
      “Avrasyacılar darbeye katıldıklarına göre neden tasfiye edilmiyor?” sorunuz da anlam taşımıyor. Çünkü uzun uzun darbeye katılmadılar, geri çekildiler, FETÖ’cülerle de çatıştıla diye anlatıyoruz. Böyleyken hangi suçla atacaksınız? Fakat başlangıçta da olsa işin içinde yer aldıklarından ötürü de güvenilemez durumdalar; O nedenle yazının sonunda da belirttiğimiz gibi kışlalar tutuluyor, zırhlı birlikler kent dışına çıkartılıyor, okullar kapatılıyor, darbe yemiş komutanlar bile yerinde tutuluyor, Avrasyacılarta emanet edilmiyor… diye.
      Numan Kurtulmuş’un ‘diplomatik’ bir açıklamasını cımbızla nereden bulduysanız, bulabiliyorsunuz; ama Cumhurbaşkanı’nın kulakları patlatırcasına defalarca ABD ve AB’ye darbeci, darbe sevici, darbe destekçisi dediğini; Başbakan’ın aynı nitelikteki söylemlerini, Soylu’nun açıkça bu ‘Amerikan darbesidir’ dediğini… ve sayısız başka örneği hatırlamıyorsunuz…
      “Rusya’nın liste verdiği”ni de kabul etmiyorsunuz. Lütfen Dugin’i okuyun sadece; yeter. Cumhurbaşkanı’nın 15 Temmuz darbesi konusunda Putin’e ‘yardımlarından dolayı’ teşekkür etmesi niçin sizce? Putin nasıl yardım etmiş olabilir sizce? Asker mi gönderdi?
      Türk Cumhurbaşkanı, diplomasisi ve devlet kurumlarına saygıda kusur etmeyecek biri varsa, o da biziz. Fakat tüm çabalarına rağmen Türkiye yalnızlığa itilmemiş miydi? Türkiye’nin yüzüne bakan ülke kalmamış, Cumhurbaşkanımız aşağılanmaya başlamıştı. Bunlar makalede yer alıyor. Böyleyken, biz “hayır dengelerin hiç bir rolü yok, biz konuşa konuşa başardık” mı diyeceğiz sizin yaklaşımınız gibi? Biraz komik durmuyor mu?
      Biz ‘tesadüf’e inanmayız dile getirdiğiniz gibi. Herşey bir sebep-sonuç ilişkisi ile bağlanmıştır. Buna ‘hikmet’ deriz, ‘tevafuk’ deriz. yazı da onu anlatmaya çalışıyor zaten.
      İş o kadar zora düşmese, millete ne gerek vardı, diye de mi düşünemiyorsunuz? Boşluk yoktu da madem, bu ‘milli kıyam’ niye oldu?

  14. Vedat karar

    Tebrikler guzel bir analiz.fetocular ava giderken avlabdilar…kendilerini cezaretlendiren avrasya(rusya)ci subaylar tarafindan aldatildilar….ordudan tasfiye edildiler…ancak tehlike gecmis değil. Orduda %25 avrasyaci(perincekci)subaylar bos durmayacakalar…cok dikkatli olunmalıdır…selamlar

  15. Erol Erşahin

    Osman Hocam anlayamadığım tek nokta şu: Fetöcü subaylar avrasyacı subayların bu ihanetini tahmin edemeyecek kadar saf mıydılar da darbeyi beraber yapabilecek kadar onlara güvendiler? % 60 oranındaki çoğunluk ile yapacakları darbe bundan daha az etkili olmazdı diye düşünüyorum.

    1. osmanarslan İçerik Yazarı

      Erol bey, darbe girişimi insanların tek tek onayı alınarak yapılan bir iş değildir. FETÖ’cüler, örgütlenme biçimleri gereği zaten kendi dar halkalarındaki ler dışınıda kendi örgütlerinden olanları bile tanımzalar ki. Dolayısıyla, onlar sadece itaat ederler. 15 Temmuz da düzenleyicileri tarafından emir-komuta düzeni içinde gizlilik içinde yürütüldü haliyle.Planlamayı yapan ABD, planlama üssü NATO olunca; büyük resmin tamamını sadece bir kaç FETÖ’cü subay ile NATO (ABD-AB yetkilileri) görebiliyorlardı. FETÖ’cüler ise, karşılarında ABD “böyle olacak” dedikten sonra iki kere düşünebilecek durumda değildi. ABD ise Almanya ile anlaştığından hareketi böyle planladılar FETÖ’cülere de itaat etmek düştü.

    1. osmanarslan İçerik Yazarı

      Mustafa Bey, analizimize ilişkin bir yanılgıya düşmeyelim: İngiltere ve Rusya bizim dostumuzdur, demiyoruz. “ABD ve AB’nin eline geçmesin Türkiye, bizim elimize geçsin” diye kendi hesaplarının peşindeler, diyoruz. Türkiye’nin dostu yoktur Batı’da. 15 Temmuz’da ABD ve Almanya’nın tuzağına tuzak kuran Rusya ve arkasındaki derin İngiletere, Türkiye’nin iyiliğini değil, Türkiye’nin kendilerinin eline geçmesini istiyordu. Bu da, son bir yılda değişen dengeler yüzündendi. Fakat Türkiye’nin bağımsızlaşması, hiç birinin eline düşmemesi ile sonuçlandı. Tezimiz bu. Dengeler değişmese idi İngiltere de, Rusya da ABD ve Almanya ile birlikte yapacaktı 15 Temmuz’u. Yani İngiltere düşmanımızdır. Haberde belirtilen durum ise farklı bir hesaptır. Söz konusu Suriye ve Türkiye’nin Güneydoğu’su olunca -ki bu petrol, enerji yolu ve arz-ı mev’ut davasını birlikte içerir- bu hususta yahudi kimlikli olduğunu söylediğimiz derin İngiltere ve Rusya da Almanya ve ABD ile farklı tarafta değil. Yani, Güneydoğu’da işimiz çok daha zor. İngiletere ise 1850’lerden bu yana Kürt Lawrence’i Binbaşı Noel ile girdiği aşiretlerin damarlarında geziniyor. Ama biz öncekine göre daha güçlüyüz. Tedbirlerimizi de alıyoruz; Suriye’ye girerek arkadan vuracak güçleri temizliyoruz, özellikle Hakkari’de terör unsurlarını temizliyoruz, belediyelere kayyım atayarak kamu imkanlarını kullanmalarını engelliyoruz, PKK’lı memurları alarak halkı örgütlemelerini engellemeye çalışıyoruz, şehirlerde zaten kontrol sağlamışız. Yani, biz de Türkiye olarak önlemler alıyoruz. Ben Allah’ın yardımıyla başarılı olamayacaklarını düşünüyorum. Kürtler’in 15 Temmuz’u kapımıza dayandı. Kürtler, kardeşlik ve millilik sınavını bakalım nasıl verecekler.Tahminim belli aşiretler dışında halk sokağa dökülmez, Kürtler Lozan’a dedeleri Kürt aşiret reislerinin imzalayıp gönderdiği metindeki sözlerinde sebat ederler: “Biz Kürtler, akrabalarımız ve kaderdaş olduğumuz Türklerden ayırmaya tevessül etmeyin. İngiltere’ye tavsiyemiz, Kürtler adına düşünmeyi bıraksınlar. Biz kendi geleceğimizi kendimiz düşünebiliriz. Ve kararımız da Türklerle birlikte yaşamaktır.”

  16. Erdem Uğur Akbıyık

    Yeni okudum. Çok sonra haberim oldu yazıdan bir arkadaşım vasıtasıyla. Allah razı olsun kafamda dönen bir çok sorunun cevabını aldım diyebilirim. Keşke bu yazınız bir kaç programla gündem olsa daha çok insana ulaşsa. Kanal kanal dolaşan ulusalcı(?)ları perinçekçileri görmek yerine bu tarz analizler yapan insanların gözlerini açan yazarların olmasını isterdim. Rahman kaleminize kuvvet versin.

  17. Gürbüz Büyükakten

    Osmanlı nın parçalanmasından bu yana bunlarlar uğraşıyoruz sanki 2. dünya savaşına katılmadık,:ama Türk ve islam ülkeleri ile bağları kopartıldı ardından darbeler silsilesi başladı ve böylece savaştan çıkan ülkeler bile bizi geçtiler ve hala bizim ayakları üzerimizde durmamızı istemiyor ve onların başına geçmemizi istemiyorlar ( ben Türki cumhuriyetlerin bağımsızlık sürecini çok iyi hatırlıyorum ama birşey yapamadık azerbaycan ırak suriye libya filistin israil yemen ama yine diyorum TÜRKİYE OLMADAN HİÇ BİR KITADA DİRLİK BİRLİK OLMAZ. ama İnşallah bu darbe girişimi son olur. yazınıza acizane ilave edeceklerim bu kadar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hakkımda
Hakkımda
Merhaba. Bu sayfalarda birlikte olmaktan son derece mutluyum. Hoş geldiniz. Hayat yolundayız. Her birimiz ayrı bir mecradan, farklı bir maceradan geliyoruz...

Site Toplam Ziyaretçi: 261

Son Yüklenenler

Paylaşımlarımdan Haberdar Olmak İster misiniz?