23 Nisan: Gerçeklerin Masalı

23 NİSAN:

GERÇEKLERİN MASALI

 

Bir varmış, bir yokmuş…

Neler olmuşsa olmuş,

Evvel zaman içinde

Kalbur saman içinde…

Baban doğmadan önce

Ben diyeyim doksan yıl,

Sen de bir asır önce;

Ne Çin’de ne Maçin’de,

Yurdumuzun içinde;

Ne günler gelip geçmiş…

 

Gelip de geçmiş amma

Çocuklar ders almazsa

O kötü günler bize

Bir daha gelir diye

Millet Meclisi demiş:

“Bu önemli günümüz

Çocuklara hediye!

Onlarındır bu ülke,

yaşatsınlar sevgiyle…”

 

 

Neler olmuş, ne bitmiş,

Kötü gün nasıl gitmiş?

Anlatayım sizlere:

Şimdiii… Güzelce dinlerseniz;

Kimiz biz öğrenip anlayalım,

Sevgili yavrularım, canlarım:

 

Tarihin başında, doğuşunda

Dünya’nın en doğusunda

Bir millet varmış yiğit ve adil;

Yeryüzü altında koşturan binek

Elinde kargısı göklere direk

Bir millet varmış kara göz çatal yürek

Sürekli batıya doğru giderek

Yürümüş nerde zalim, üstüne

Adalet benden sorulur diye!..

 

Nuh nebi’nin evladı Türklermiş onlar

Mete’nin soyundan şanlı ordular

Muhammed’in inancıyla yoğrulmuş

Ve bir daha iman ile doğrulmuş…

Artık akıncı denmiş kılıç vurana

Alperen denmiş yurdumuzu kurana…

Yesevi dedemizin selamıyla yoğrulu

Bu topraklar olmuş böylece Anadolu.

 

İşte Orta Asya’nın bu güneş soyu

Bir Çınar olmuş ulu mu ulu.

Sarmış dünyayı, kucaklamış dalları.

Osman Bey kurdu diye demişler ki: Osmanlı…

Oğuzdular, Türktüler, pek büyüktüler

Çünkü yalnız Hakk’a boyun büktüler.

 

Aç mı varmış, yeryüzünde açık mı?

Yardımına koşarmış Koca Osmanlı.

Kesemezmiş haramiler hiçbir yerde yolları,

Yakalarmış arsızları kuvvetliymiş kolları.

Altın çağ yaşatmışlar koca dünyaya

Kötülük yer bulamazmış durmaya…

Türk atları sulandıkça Tuna’dan

Lehli güven duyuyormuş düşmandan!

Süleyman şah diye Trakya’ya taşmışlar,

Murat olmuş Kosova’ya koşmuşlar.

Niğbolu’da Yıldırım’ca hız almış,

Tekfurlardan, Balkanlardan kız almış…

Sonra İstanbul’da yeni bir çağ açmışlar

Türlü türlü umut ve uygarlık saçmışlar…

 

Sonra… gel zaman olmuş, git zaman olmuş

Baykuşlar tünemiş Çınar’ın kollarına,

Kurtlar kemirmişler özünü, kabuğunu

Yangınlara vermişler dalını budağını…

Bir de sonbahar gelmiş dökülmüş yaprakları,

Çıplak kalmış sırtı da kırmışlar kollarını

Bir gövdesi kalmış bir de başı Çınar’ın

Böyle mi olacakmış sonu bu kahramanın?

 

Beslediği kargalar gözünü oyuyormuş,

Yönetenler de hep gözünü boyuyormuş,

Siyaset yapanların söylediği yalanmış,

Hizmet hizmet diyerek yaptıkları talanmış.

Aynı kökten beslediği dalları tek tek kopmuş,

Bölünmüş, parçalanmış her dalı bir kurt kapmış!

Bu Çınar çürüdükçe keyife gelmiş düşman:

Demiş ki bundan sonra adın bu: Hasta Adam!

 

Sonra toplanmış, demiş ki baykuş düşman;

‘Yatağında basalım, şu Hasta Uyanmadan!’

Çınar’ın çocukları pek derin uyumuşlar,

Hiç güneş görmeyince iyice uyuşmuşlar.

Fırsat bu fırsat deyip karanlık elleriyle

Gelmiş düşman tüm gücüyle Çanakkale’ye..

Çanakkale duvarmış, Bedenlerden dağ olmuş

Yine de yol vermemiş Türkler sıradağ olmuş…

Boğazını keserek Hasta adamın

Kökünü kurutmak istemişler Çınarın.

 

Sonraaa…

Devirden devir olmuş, bir gün de Sevr olmuş,

Sevr dedikleri bir tabutun adıymış,

Bizim ulu Çınarı içten kemiren kurtlar,

Ölmeden mezara götürüp koyacakmış.

Sonrada Çınar’ın yurduna konacakmış…

 

Fakaaat…neleeer, neler görmüşler

Unutmuşlar bu insanlar, körmüşler!

Aylardan bahar olmuş, Ve gün 23 Nisan,

Kara gözlerini bir açmış hasta adam

Sanmışlar yeni doğmuş anasından bu aslan!

Yeşermeye başlamış yaprakları, dalları,

Ve yeniden Çınar, dikmiş ulu-serin başını!

 

Gözünü açmış Samsun’da Hasta Adam,

Amasya’da elleri yumruk olmuş,

Sivas’ta doğrulup toprağa basmış,

Ezurum’da ayağa kalkıp doğrulmuş

Ankara’da bağırmış ki Dünya’ya:

“Bu millet hasta değil,

Bu vatan yasta değil,

Her yerde bayrağımız,

Yalnız Sivas’ta değil

Türkiye toprağımız!…”

 

Dev Çınar kıprayınca

Kaçmış kurtlar, böcekler

Başlamış kaçışmaya

Bakmış ki ölecekler!

 

Küllerinden Çınar’ın

Yeniden doğan adam

En son boğazından çektirmiş ellerini,

Kırmış,

Anayurdunu yemek için parlayan

Çakalın dişlerini,

Bitirmiş işlerini.

 

Sonra Dev Adam geçmiş eski tahtına,

Çağırmış yeniden Çınar çocuklarını,

 “ Bizler neler çekmişiz ibret alın bakın da,

Bunları unutmayın, uyumayın sakın ha!

Diyerek fısıldamış, Öğüt vermiş onlara:

 

“Sahipsiz olan memleketin batması haktır,

Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır!”

 

Unutmayın diye siz,

Her 23 Nisan’da biz,

Bu masalla geliriz.

Tekrar tekrar sizlere

Bu ülkeyi veririz.

İşte budur dersimiz,

İşte bu hediyemiz!

 

O gün bugün, çocuklar,

Çınarımız dik durur.

Baykuşlar yarasalar,

kurtlar ve kör çakallar

Dört yanında dolanır,

Fırsat arar, kollanır.

Bu ülkede, çocuklar,

Her 23 Nisan’da

O hainler taşlanır,

Bayramımız kutlanır,

Bayraklar dalgalanır.

 

Haydi hepimiz birlikte

Şükredelim bereketine

Onlar ermiş muradına,

Biz çıkalım kerevetine…

 

Gökten üç elma düşmüş…

Birisi bu masalı oturup okuyana

Birisi masalı dinleyip anlayana,

Birisi deee bu masalı üşenmeyip yazanaaa…

ROMANLARDA TEHCİRİN YOLCULUĞU

  • 2.1Bin Görüntülenme Sayısı

Cumhuriyetçiler ve Demokratlar

  • 1.7Bin Görüntülenme Sayısı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hakkımda
Hakkımda
Merhaba. Bu sayfalarda birlikte olmaktan son derece mutluyum. Hoş geldiniz. Hayat yolundayız. Her birimiz ayrı bir mecradan, farklı bir maceradan geliyoruz...

Site Toplam Ziyaretçi: 300

Son Yüklenenler

Paylaşımlarımdan Haberdar Olmak İster misiniz?