OKU, YAZ, UYAN, UYAR…

OKU,YAZ,UYAN,UYAR…

Osman Arslan

Ramazan zamana manevi rehberlik yaparak sarmaladı hayatımızı yeniden. Zamana rengini verecek gücü ona yükleyen Allah’a, tattığımız ikliminden şükürle seslenmek vaktidir: Sen yarattığın insanı biliyorsun Allahım, onun hırslı ve unutkan tabiatını!… Bizlere ne güzel bir vesile, ne isabetli bir terbiye yolu açmışsın! İyi ki var Ramazan.

Bundan on beş asır kadar önce yine böyle bir Ramazan’da ilk vahiy geldi. Bir sarsıcı tokat gibiydi. Sonra ikincisi geldiğinde kendisi de inanamıyordu son Resulün. Ardından üçüncüsü ona ilk eylemi vermişti. Dördüncü gelen vahiy ise artık başkalarına açılmaya Yöneltiyordu.

Vahye muhatap ilk insanı ve artık tüm insanları etkileyen, düşündüren, değişime hazırlayan ve değiştiren bir psikolojik süreç yönetimi örneği sergileniyordu adeta.Gelin bu ilk dört vahyi tefekküre çağıran değinilerle gözden geçirelim:

OKU-İMAN ET

Alak suresi inmişti ilkin. Her yönden, her zerreden birden çıkan bir ses  O eşsiz kula ilkin “oku” diyordu. “İgra”. Neyi okuyacaktı? “Yaratan Rabb’inin adıyla. O, insanı bir pıhtıdan yarattı.”

Aslında oku dediği; bir metni al da oku anlamında değil, iman et, idrak et anlamındaydı. Yaratan Rabb’ine iman et, onun varlığını idrak et! Bu, yani iman etmek işin temeli, en başıydı.

YAZ-AHLAK ÜZERE KAL

İkinci vahiy geldiğinde vahyin mekan tanımadığını keşfetti Allah’ın resulü. İkinci vahiyde yüce Rabb’imiz ‘yaz’ diyordu ve Ahlâka dikkat çekiyordu. Ahlâk; ilkeli olmak, omurgalı ve dirayeti olmak, bir çerçeveye sahip olmak demekti. Bir nevi sınırları çizen kaderin kalemi ile Remz edilmişti. Adeta diyordu ki: Hayat kitabını bir ahlak üzere yazacaksın!

“Nun. Kaleme ve yazdıklarına andolsun ki Sen -Rabbinin nimeti sayesinde- mecnun değilsin. Hiç şüphesiz senin için bitip tükenmeyen bir mükâfat vardır. Ve sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.”
Ne kadar berrak ifadeler değil mi? Sen ahlâklı hayatınla cennetlik bir roman yaz diyor ikinci vahiyde mü’min olan kuluna.

UYAN-ALLAH’A BAĞLAN

Üçüncü vahiy, vahyin zamanının da olmadığını öğretti en sevgiliye. Geceleri uyanmaya ve bir sevgiliyle buluşur gibi gizlice ve içten buluşmaya davet etmişti Rabbi. Bu, kalbini sökecek bir heyecan hummasına tuttu efendimizi. Allah’a, yalnızca Allah’a bağlanacaktı. Müzemmil Sûresi idi gelen: “Ey örtünüp bürünen (Resulüm)! geceleri kalk namaz kıl. yarısını Yahut bunu biraz azalt. Ya da bunu çoğalt ve Kur’an’ı tane tane oku. Doğrusu biz sana ağır bir söz vahyedeceğiz. Şüphesiz gece kalkışı, tam bir uyuma ve sağlam bir kıraata daha elverişlidir. Zira gündüz vakti, sana uzun bir meşguliyet var. Rabbinin adını an. Bütün varlığınla O’na yönel.”

Evet, üçüncü perde vahiy, uyan ve Allah’a bağlan diyordu. Bunun dışındaki bağların hepsi ayak bağı ve esaretin olacaktır zira. Bu hale malumdur; Takva da diyoruz.

UYAR- SABRET

Dördüncü vahiyle, Allah tarafından hem yalnız bırakılmayacağını hem de moralsizliğe mahal olmadığını anladı; vazife şuuruna erdirildi Son peygamber. Dördüncü kez geldiğinde vahiy diyordu ki: inandın, ahlâk edindin, Rabb’in dışında hiç bir şeye bağlı değilsin, özgürleştin. Artık kalk ve uyar, anlat ve bu mücadelende sabırlı ol. Kazanacaksın.

Müddesir Sûresi mahzun peygamberin iç bunalımından bir tebliğ kahramanı çıkarttı: “Ey bürünüp örtünen! Kalk, bundan böyle uyar. Rabbini tekbir et (yücelt). Elbiseni temizle. Pislikten kaçınıp-uzaklaş. Daha çok istekte bulunmak için iyilik yapma. Rabbin için sabret.”

Ne kadar net bir mesaj değil mi? İnsanları uyar! Dünya nimetlerinden daha çok istemek için iyilik yapma! Mücadele et ve sabret! Sabretmenin de öyle beklemek olmadığını, bilakis mücadelede, Allah yolunda yürümede sabır demek olduğunu ne güzel özetliyor ayetler!

Oku, Yaz, Uyan, Uyar! Sırasıyla ilk dört vahiy…

Diğer ifadeyle: İman et, ahlaka sarıl, Allah’a bağlan ve mücadele et.

Sonra?

VE FATİHA

Sonrasını yine vahiy sırasından anlayalım. Ne olacağını Kur’andan dinleyelim:

Beşinci vahiy “Fatiha Suresi” dir. Yani “Açılış.”

Her işimizin bitiminde Fatiha okuruz biz toplum olarak. Hiç bitişte açılış süresi okunur mu, denebilir. Hayır her son bir yeni başlangıçtır, okunur. Ve bulan, düşünen ne güzel düşünmüştür!

Beşinci vahyin Fatiha olması bize şunu anlatır adeta: İşte bu ilk dört vahyin bu dört mesajını sindirmişseniz ondan sonra size kapılar, yollar, ufuklar açılacaktır. Cennetin kapıları da böyle açılır ancak. Bunları yaparsanız yolunuz açık olur.

Ki zaten fatihanın içeriği nedir ki? Yedi ayet dört bölümden oluşur: imandır ilk iki ayet, ardından hemen bir ayet hesap gününü vurgulayarak ahlaklı yaşamayı hatırlatır, sonra Allah’a bağlanmadır iki ayet, ardından gelen iki ayet ise kaçınma ve uyarı!

Kitabın anası, özü denilen Fatiha da, iniş sırasına göre ilk dört ayetin mesajını farklı bir üslupla tekrarlar.

Öyleyse Gerçek bir Fatiha ve gerçekten bir Fatiha istiyorsak hayatımızda bu dört umdeyi hep heybemizde tutacağız demektir: iman, ahlak, takva ve sabır.

Bunları kaybetmişsek eğer o zaman yarınımız için bir Fatiha okuyabiliriz.

ROMANLARDA TEHCİRİN YOLCULUĞU

  • 2.1Bin Görüntülenme Sayısı

Cumhuriyetçiler ve Demokratlar

  • 1.7Bin Görüntülenme Sayısı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hakkımda
Hakkımda
Merhaba. Bu sayfalarda birlikte olmaktan son derece mutluyum. Hoş geldiniz. Hayat yolundayız. Her birimiz ayrı bir mecradan, farklı bir maceradan geliyoruz...

Site Toplam Ziyaretçi: 300

Son Yüklenenler

Paylaşımlarımdan Haberdar Olmak İster misiniz?