15 TEMMUZ DESTANI

15 TEMMUZ DESTANI

-Demokrasi Kahramanlarına İthaf olunur-

Osman ARSLAN

 

Bir geceydi, dehşetle sarsıldı anavatan,

Kalktı kan uykusundan hayretle koca vatan.

Ne kâbustu ilahi, bir cinnete uyandık!

Uyandık ki, “Yâ Rabbi! Bunlara nasıl kandık?

Nasıl sinsi hainlik, bu nasıl vandal rûhu,

Nasıl durduramadık bunca rezil gürûhu?”

Şaşkınlık alay alay, herkeste acı,  nisyân,

Millet kahır içinde, her yürekte bin isyân!

Durur mu helal sütlü, damarında kan olan,

Yaralı kartal gibi çırpınıyorken vatan!

Yavrusu hançerledi anasının rahmini,

‘Esfele sâfilîn’, bu! Verme Rabbim rahmini!

O mübarek îmânı kisve yapıp kendine,

Kâfirden beterini yaptı bunlar dînine!

İnsan, devlet, bayrak ne? Ne vatan, ne Müslüman,

Ayakaltı kutsallar, her değer darmaduman!

 

Vurduğunda düşmanı, gözümüz yaşararak

Baktığımız göklerde göğsümüz kabararak,

Kendi jetlerimiz mi, bize sorti çekenler,

Bizim kuvvetimiz mi üstümüze çökenler?!

Külliye’yi, Meclisi vuran kahpe mi bizden?

Milletin subayı mı millete ateş eden?

Bizim mi Ankara’ya saldıran şu askerler,

Boğaz’ımızı kesen, köprüye çıkan erler?

Yok, inanmam vallahi,  bunların hepsi kâbus,

Zihninden hiç geçirme, aklından da çıkar, kus!

Yok, olamaz böyle şey, biri bir tokat vursun!

Bu gerçek olmasın da kalbim şu anda dursun!

 

Öleydim görmeyeydim böyle ihaneti oy,

Benden olup da beni vuran melaneti oy!

Cumhurbaşkanımı öldürmeye giden tim,

Rus mu, Rum mu, Bulgar mı? Buna yeltenen de kim?

Genelkurmay Başkanını yaveri almış esir,

Sözün bittiği yerdir! Tek yol var: “Rabbi yessir…”

Milletin bağrında büyümüş ki “Lâ havle”

Reisinin sesiyle boşaldı can havliyle!

Bağrından çıkan bu ses ulaştığında halka,

Boşandı akın akın, yürüdü halka halka!

Nasıl çağlayandı o, bu nasıl bir tufandı,

Gökten jeti kazıyan destansı bir imandı!

Bu lanetli saldırı, geceden daha kara!

Şafaklara kadar esnaf, işçi, fukara,

Namusu oylar için, güzelim vatan için,

İffeti bayrak için, her şeyi iman için,

Şu dünyada dimdik, adamca durmak için,

Bir kez daha tarihe Hakk’ı duyurmak için,

O şerefsiz tanklara, o namert mermilere,

Verdi yiğit göğsünü darbeci cânîlere!…

 

Millet ki kahramanlık ninnisiyle büyüdü;

İhanet büyüyünce destanlar da büyüdü!..

Şehirler ki boşandı mahalle, sokak, çarşı,

Milletim işte budur! Tanklara topa karşı,

Bir gazilik gayreti, bir şehadet yarışı;

Destan destan yazdığı; canlı istiklal marşı!

 

Göründü iman dolu vatansever subaylar,

Hainse, öz oğlunu kendi namlusu paylar!

Karşısında görünce yoldan çıkmış erleri,

Arayarak emrindeki Özel Kuvvetler’i,

Ömer Astsubayına “ O komutan olacak,

İhanet içindedir, Semih denilen alçak,

Birazdan oraya gelecektir, dikkat et!

Orda geberteceksin! Sen hakkını helal et!”

Diyen şanlı komutan Aksakallı bir milat,

“Başüstüne! Helal olsun!”  diyen yiğitlik, heyhat!

Şehit olacağını bilse de yüz mermiyle,

Baş haini alnından vuran Paşa emriyle,

Ey şehit, sen ölmedin ölümsüzlüğü aldın!

Biz kaybolur gideriz, sen şu bayrakla kaldın!

Rabbim, eksik olmasın Binbaşı Dedebağlar,

Beş kişiyle taburun topunu birden bağlar!

Ve haykırır “canını düşünen kim, alçaktır!

Bu Millet hainlerden hesabı alacaktır!”

 

Teröristin kâbusu, masumların hâmisi,

“Özel Harekât” denen o şerefli polisi,

F-16’larla vurduklarında, millet,

Galeyana gelmez mi: “Olamaz böyle zillet!

Yeter, kim oluyorsun! Seni kimler doğurdu,

Nasıl bir şeytan ruhu zehiriyle yoğurdu!”

Tarih tanımamıştır bu denli ihaneti,

Şimdi boğacak seni bu milletin laneti!

 

Hep silahlı kuvvetler korumuştu halkını,

Şimdi görev değişti, elden çıkan tankını,

Silahsız kuvvetler topladı sokaklardan,

Biri daha uyandı zaferli şafaklardan!

Milletin devletine el koyduğu o gece,

Unutulmayacak asla yer durduğu sürece!

Baktı ki Meclis’i bombalıyor uçaklar,

Yediden yetmişe halk şehadeti kucaklar!

İşte Meclis şehidi Fuat, evini arar:

“Vatanı olmayan can, baba, ne işe yarar!”

Der ve yürür ölüme… İkiyüzelli candan,

Sadece birisiydi, her biri ayrı destan!..

 

Hani, köprüyü tutmuş darbecileri kovan,

O kahraman kadına sıktığında komutan,

“Bundan mı korkacağım? Bu muydu yapacağın?”

Diyen ya Nene Hatun, yahut Şerife Bacın!

Bebeğiyle, kamyonuyla, şişiyle, küreğiyle,

Meydanlarda kadınlar mangaldan yüreğiyle!

Kadın-erkek, yaşlı-genç, çor-çocukla bu; cihat!

“Söz konusu vatansa gerisi teferruat!”

 

Bu rezil istilaya alet olan habisler,

Milletinin safında sağlam duran polisler,

Eliyle teker teker haysiyet dersi aldı,

Geriye milletin amansız dersi kaldı!

Zannettiler asker-polis birbirini vuracak,

Memleketi iç savaş yakacak kavuracak!

Fakat Türk’ün feraseti uyandı birden bire,

Bu kahpece tuzağı vurarak yerden yere,

Asker-polis kapışmadı. Poliste ve askerde,

Hainle vatansever ayrıştı son kertede!

Şimdi birlik vaktidir; dernek, parti, sendika,

Ordu-millet elele yıkılacak bu cunta!

 

Milletin gözbebeği, arkasında sıradağ,

“Peygamber ocağı” bildiği kutlu otağ,

‘Ordu’da, yuvalanıp kahpece oynuyorsun;

Ekmeğini yiyip de gözünü oyuyorsun!

Bu millet sanıyorken seni tutunmaya dal,

Yılanlık yapıyorsun! Sensin o ‘Belhüm Adal!’

Tarih Brütüs diye artık seni anacak,

Suret bulsaydı şeytan böyle olurdu ancak!

Nur dedin zifirisin, Hoşgörü mü, vahşîsin!

Işık dedin karasın, şuursuz haşhaşîsin!

Ne dedinse tersini yaptın, asrım tanıktır,

Her rengin boyasına girense, münafıktır!

Masumu katledenin imanına ne denir?

Allah işini görür; bizim için kahpedir!

Şu mübarek vatanda iğretisin, lekesin,

Tarihte görülmemiş kalleş, müstemlekesin!

Şu kalıpsız halinle arzın üstünde yüksün,

Bu ne ibretlik mesel! İlahi, ne büyüksün!

Büyük şeytan elinde oyuncaklar, uşaklar,

Unutmasın bu dersi, tutsun yeni kuşaklar!

 

Bu nasıl bir köstebek, ne zehirli engerek,

Bozguncu hainlerin hesabı hemen gerek!

Boşalmadan milletin öfkesi, fena hıncı,

Kessin ki bir an evvel adaletin kılıncı,

Öğrensin dünya âlem ihanet ne demektir,

Bayrak kime yakışır, memleket ne demektir?!

Bu vatanda bedava durmadığı milletin,

İdrakine kazınsın yine yedi düvelin!

Her şerde bir hayır var; vurdukça bu ülkeye,

Düşman, bize diyor ki: “tek yol büyük Türkiye!

Ya zayıf kalacaksın, kim isterse yol açık!

Ya da güç bulacaksın; haydi, durma yola çık!”

Öldürmeyen darbe güç verirmiş, muhakkak!

Yeter ki hep yürü sen niyetin hak, yolun hak!

Allah’ın milleti ol; mert, adil, yiğit, vakur,

Gayretini kırma sen, “gün olur, harman olur!”

 

18.7.2016, Pazartesi, Ahlatlıbel

 

ROMANLARDA TEHCİRİN YOLCULUĞU

  • 2.1Bin Görüntülenme Sayısı

Cumhuriyetçiler ve Demokratlar

  • 1.8Bin Görüntülenme Sayısı

1 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hakkımda
Hakkımda
Merhaba. Bu sayfalarda birlikte olmaktan son derece mutluyum. Hoş geldiniz. Hayat yolundayız. Her birimiz ayrı bir mecradan, farklı bir maceradan geliyoruz...

Site Toplam Ziyaretçi: 1190

Son Yüklenenler

Paylaşımlarımdan Haberdar Olmak İster misiniz?