15 TEMMUZ: DEVLETLER OYUNU

15 TEMMUZ: DEVLETLER OYUNU

Osman ARSLAN

15 Temmuz’u bütün dehşeti, heyecanı, kahramanlık destanları ve demokrasi nöbetleriyle yaşadık. 16 Temmuz’da açılan yeni sayfaya 7 Ağustos’ta 5 milyon kişiyle kapak yaptık. “Yenikapı”dan Yeni Türkiye’ye geçtik. Sırtından hançerlenmenin acısını da yaşadık, hamasetin de hakkını verdik, gözyaşının da. Kardeşliğin ve dayanışmanın da tadına erdik. Savaşmayı istemeyişimizin savaşmayı bilmeyişimizden olmadığını gösterdik.  FETÖ’nün ihanet ifrazatını devlet ve millet bünyesinden atmanın gayreti de sürüyor ve sürecek.

Fakat artık durup geriye bakmanın, soğukkanlı analizler yapmanın, öneriler sunmanın zamanı gelmiş olmalıdır. Önce esaslı bir tespite ihtiyacımız vardır. Kitabın ortasından! Ketmetmeden, eğip bükmeden.

Evet büyük bir badire atlattık. Fakat siyasal olaylar asla perdeye yansıdığı gibi değildir. Gerçek oyunu çözmeli, gerçek tehdidi bilmeli ve kendi yolumuzu ona göre çizmeliyiz.

TERÖR ÖRGÜTÜ YOKTUR ASİMETRİK ORDULAR VARDIR

Dünya’da hiç bir terör örgütü arkasında bir veya daha çok devlet olmadan var olamaz. Aslında terör örgütü saldırıları ülkelerin birbirine saldırılarından ibarettir. PKK gibi FETÖ’nün de arkasında devletler var. Bu devletin, ağırlıklı şekilde ABD, İngiltere ve biraz da Almanya olduğunu bilmeyen yok. Bir ülkeyle PKK ile DAEŞ savaşmıyorsa ABD ile İngiltere’nin arası iyidir. Eğer savaşıyorsa araları açılmıştır. DHKP-C bize vuruyorsa Almanya ile sorunumuz var demektir. Ergenekon aleyhimize hareketlenmişse dün Almanya bugün Rusya ile sorun yaşadığımız anlamına gelir. Almanya’da bombalar patlıyorsa ve bunu DAEŞ yapıyorsa İngiltere-İsrail Almanya’ya kızmış demektir… Olay bu kadar nettir.

Özetle, terör örgütü kavramı bir paravandır, perdedir. Terör örgütü diye bir şey yoktur. Devletlerin hizmetlerine aldıkları, asimetrik(düzensiz) savaş yürüttüğü silahlı kuvvetleri vardır. Öyle ki, espiyonajı ve parası daha kuvvetli olana hizmet eden örgütlerdir bunlar aynı zamanda. Bu tür örgütler bugün ABD’nindir, yarın Rusya’nın ya da İran’ın eline geçebilir. Devletleri savaş taşeronlarıdır bu örgütler. Bir terör örgütünü pek çok devlet farklı zamanlarda birlikte veya ayrı ayrı kullanmış olabilirler. Devletlerin savaşı taşere ettikleri milislerdir terör örgütleri.

FETÖ ihanet çetesi açısından tespit yaparsak, FETÖ eliyle bize saldıran devletler başta ABD, sonra Almanya öncülüğünde AB’dir.

Pekiyi niçin saldırdılar? Bunar neden yaşandı? Bu yazıda bunu ve darbenin arka planındaki “devletler oyununu” tespite çalışacağız.

DEVLET FETÖNÜN SALTANAT KAYIĞI: ZAAF YILLARI

Kısaca görünen geçmişe uzanalım: Aslında, 2002-2014 arası dönemi ikiye ayırmak gerekir. 2002 ile 2011 arası FETÖ ile flört yılları, 2011 sonrası ise 2013’e kadar örtülü, 2013 sonrası açık olarak FETÖ ile mücadele yıllarıdır. Fakat 2006-2010 arası FETÖ’nün altın vuruşlar yaptığı parlak yılları oldu. Bu dönemde, hükümetlerden öteden beri destek gören FETÖ devlet kılcallarına kadar yayıldı. Vatansever kadrolar devletten bu dönemde düzmece davalar ve kumpaslarla boşaltıldı., TÜBİTAK, BTK, TSK, EGM, HSYK, yüksek yargı gibi en kritik kurumlara bu dönemde FETÖ, kendinden olmayanları kumpaslarla boşaltıp, kendi adamlarını bu dönemde doldurdu.  Adeta devlet, vatan hainlerinin saltanat kayığına dönüştü.

ÜÇ YILDA PKK’NIN ‘AÇILIMI’

2012’de FETÖ ile savaşmaya başlayınca Türkiye PKK ile cepheyi kapatmaya çalıştı. 2012’de “çözüm süreci” denilen “açılım yılları” başladı. 2015 20 Temmuz’una kadar devam eden yıllarda Türkiye’nin iyi niyet eli yine bir ihanete uğradı. Kent gettolarına silah ve terörist yığınağını PKK bu dönemde gerçekleştirdi. Tüneller, şehir savaşı hazırlıkları yapmak için bu dönemdeki barış havasını kullandı. Bir yandan da Suriye’ye geçecepğini açıklayan PKK, PYD olarak Kuzey Suriye’ye bu dönemde yerleşti. Öte yandan devlet yanlısı Kürtler bu dönemde FETÖ’cüler tarafından ifşa edildi, PKK tarafından infaz edilip sindirildi. Bu zaaf yıllarında DAEŞ Türkiye’den de insan kaynağı alarak Suriye sınırımızda palazlandı.

TOPYEKÜN MÜCADELE

2013’te FETÖ ile başlayan mücadeleye, 2015 yazıyla birlikte DAEŞ ve PKK ile mücadeleyi de ekleyen Türkiye “zaaf yılları”ndan “savaş yılları”na geçti. Terör örgütlerine sunulan “fırsat yılları” artık bitmiş, diyalog yolu kapanmıştı. Terörün her türlüsü ile topyekün ve amansız bir mücadele artık başlamıştı. 17 Aralık darbe girişimi ile FETÖ, patlayan bombalarla PKK ve DAEŞ halkın nefretini kazanmış, siyasi iradenin mücadelesi halkın desteği ile yürümeye başlamıştı.

Diğer yandan bu, şu anlama geliyordu: Türkiye’nin ABD ile yaşadığı cicim ayları sarhoşluğunun bedeli ağır olmuştu. ABD, Türkiye’nin iyi niyetini kullanarak aldatmış, bütün piyonlarını en hayati organlarımıza kanserli hücreler gibi salıvermiş, ölüme götürüyordu. Türkiye ise bütün bünyeyi sarmadan kanserli bölgeleri kazıyıp atacak bir operasyona başlamıştı. Bu kazıma operasyonu karşısında kanserin son atağı, o savaşın geldiği son nokta 15 Temmuz oldu. Ve henüz de bitmedi.

KUKLALARI TUTAN ELLERE DİKKAT

Lütfen, yazının bundan sonrasını okurken, zikrettiğimiz olaylar ile ortaya koymaya çalışacağımız “devletler oyunu” arasındaki gölge oyunu ilişkisini kurarak, perdedeki silüeti yöneten, kuklayı oynatan eli birlikte görerek gelişmeleri algılamaya çalışalım.

Bunlar görünenler. Pekiyi arka planda neler oldu? Yaşananların anlamı nedir? Aslında okuyabilen, analitik gözler için her şey ayan beyan ortadaydı. Şimdi bunu aktaralım ama,  oyunu anlatmaya girmeden önce mücadele eden takımları tanımakta yarar görüyoruz.

DÜNYADA SİYASİ KUTUPLAR OLDUĞU BİR YALANDIR

Söyleyeceklerimizin, kastettiğimiz gibi anlaşılması için bir şeyi tespit etmeliyiz: Dünyanın iki kutuplu, ya da çok kutuplu olduğu bir yalandır. Dünya, Osmanlı Devleti’nin beli kırıldığından bu yana tek kutupludur. O kutup da İngiltere’dir; İngiltere’nin derin devletine yerleşik ‘judeo’ kimlikli (Yahudi) yapıdır.

Avrupa’daki iki sanayi devrimini de yapan İngiltere’dir. Osmanlı’yı tarih sahnesinde aşağıya iten İngiltere’dir. Rus Çarlığı’nı yıkan, Sovyet imparatorlupu’nu kuran, sonra onu da yıkıp Rusya bekçiliğinde Birleşik Devletler Topluluğunu kuran da İngiltere’dir. ABD’yi kendine boynuz yapıp büyüten kafa da İngiltere’nindir. Soğuk Savaş onların, “Amerika-Rusya Yahudi’ye kukla” diye doğru şekilde özetlenen bir tiyatrosuydu. Birbirini ısırmayan iki köpeğin eliyle sınırlar belirledi, çıkarlar dağıttı. Hindistan’dan Malay, Ortadoğu ve Afrika’ya kadar cetvelle devlet sınırı çizip Dünya’yı şekillendirem merkez İngiltere’dir.  Kolonyalizmi geliştiren, kapitalizmi yeryüzüne sistem olarak dayatan, terörizmi bir savaş silahı haline getiren, iç savaşları tezgahlayan, hep İngiltere’dir. Dünya Osmanlı yıkılalı beri tek kutupludur!

SİYASETİN DERİN KUTBU: İNGİLTERE

Bu İngiltere, kontrolü ele aldığı 18. Yüzyıldan itibaren yüzyılda bir savaşlarla yaptığı restorasyonlardan bir yenisine uzun süredir hazırlanmaktaydı. Bu sefer başrolde, milenyumun da inançlardan beslenen enerjisini ekledi, milleneryanist, evangelik, mehdici anlayışları ihya etti. İşte FETÖ de İslam Dünyası içinde ABD ile birlikte büyüttüğü bu nitelikteki örgütlerden birisiydi.

İngiltere kuracağı yeni dünyada 21. yüzyılın rollerini biçmişti. Buna göre üç ülke 20. Yüzyılda aldığı rolden geri düşürülecekti: ABD, Almanya ve Türkiye.

Üç ülke de bundan rahatsızdı.

ÜÇ ÜLKE KÜÇÜLECEK PLANI

ABD, 75 yıldır Dünya’nın süper gücü iken İngiltere, Dünya’yı, AB, Uzak Asya, Ortadoğu, Afrika ve Amerika diye beş bölgeye bölüyor, “sana sadece Amerika kıtasının sorumluluğunu veriyorum” diyordu. ABD bu projeyi kabul etmedi. Üstelik İngiltere, ABD’yi alaşağı eden bu projeyi ABD’nin kendi eliyle hayata geçirmeye çalışıyordu. Süper güç kalmakta direnmeye karar verdi. Hiç olmazsa beş bölgenin birden başı olmak hakkı olmalıydı. İngiltere’yi, bunu kabule mecbur bırakacak güçte hissediyordu kendisini. İngiltere bakımından ise ABD bu tavrıyla haddini aşmıştı. Fazla güç ABD’yi budala etmişti, kendisini gerçekten gücün kaynağı sanmaya başlamıştı. Yarın İngiltere’nin de karşısına çıkabilirdi bu kafayla. ABD dizginlenmeliydi.

İkinci mutsuz Almanya idi. Almanlar İngiltere’ye Birinci Dünya Savaşı’nda yenilmişti. 2.  Dünya Savaşı’nda tekrar yenildiler. Waterloo Savaşları’nda da yenilmişlerdi. 1618’den bu yana tarihleri yenilgi doluydu Almanların. Fakat yenildikçe ulusal özgüvene, hatta faşizme daha çok sarılan bir kompleks de büyütmüşlerdi içlerinde. İngiltere, Almanlarla hep rakip olarak yaşamıştı. Fazla güç vermeye gelmezdi Almanlara… Soğuk savaş döneminde bölerek etkisini sınırlı tutmuştu Almanların. Bu sefer elde ettiği AB gücü ile İngiltere’ye meydan okumaya, Fransa’nın önüne çıkmaya çabalıyordu Almanya. Huylu huyundan vaz geçmiyordu. Bu gidişin durdurulması gerekliydi İngiltere açısından.

YÜZYIL SONRA DA OLSA İLLE DE SEVR!

Üçüncü ve aslında en önemli tehdit Türkiye idi İngiltere açısından. Türkiye ne ABD gibi kulağı geçmek isteyen kendi boynuzuydu, ne de Almanya gibi aynı medeniyetin rakip bir takımıydı. Doğrudan doğruya düşmandı, tek alternatifti. Çünkü O, bütün perdeleme ve inkar projelerine rağmen halen Osmanlı’ydı. Osmanlı’yı mağlup ederek yeryüzünü O’ndan teslim almıştı. Cihangirlik, Türklerin dünyadaki varlık sebebi gibi bir şeydi. Başlarını kaldırtmaya gelmezdi. İslam âleminde Hint-Arap ekseni çoktandır İngiltere’nin elindeydi. Yüzyıl önceki projesinde işini bitirmeyi başaramadığı Türklerin bu sefer ayağa kalkamaz hale gelmesi, Sevr’in hayata geçirilip, parçalanan Anadolu’da küçük bir haritaya sıkıştırılıp indirgenmesi, her an başı ezilebilecek zayıflığa çekilmesi lazımdı. Yeni Dünya Düzeni’nde Türklere biçilen kader işte buydu! Yeni Yüzyıl projesinde Türkiye bir Anadolu beyliğine dönüşecekti. Yüzyıl da geçse İngiltere vazgeçmiyordu. İlle de Sevr’i dayatacaktı. 15 Temmuz’da, başlayacak iç savaşın sonunda el koyacak NATO güçleri eliyle bu uygulanmak üzere yapıldı; bunun için düğmeye basıldı.

50 YILLIK EMEKLER…

Bu planı hayata geçireli 50 yıl oluyordu. Bu amaçla pek çok örgütü kurmuş, eğitmiş, donatmış, elden geçirmiş, en verimlilerini de kullanmışlardı. 1970’li yıllarda başlayan yeşil kuşak projesi kapsamında Türkiye’deki cemaatlerin hepsini elden geçirdiği bilinen ABD-İngiltere bloku en verimli bulduğu, Fetullahçı Terör Örgütü’nü de bu kapsamda projelendirerek bu zamanlara kadar taşıyacaktı.

Her yüzyılda bir, savaşlarla bütün milletleri hizaya çeken lanetli projelendirme sistematiğini bir kez daha hayata geçiriyorlardı İngilizler. Adım adım, ikiz kulelerin indirilmesinden bu yana uyguladıkları planın tamamlanma safhasına, final hamlesine gelmişlerdi. Afganistan’dan başlayıp Fas’a kadar gelen genişletilmiş Ortadoğu’da avuçlarına almadıkları ülke kalmamıştı. Artık son hamlelerini, asıl korktukları güce, Türkiye’ye yapacaklardı.

 SON KURBAN: TÜRKİYE

Kurban kesmeden önce kanını akıtacak bir kuyu kazarsınız. Suriye’de Türkiye’nin kuyusu açılmış, çözüm süreci boyunca bir kurban gibi boğazı kesilmek üzere yatırılmıştı. Türkiye’nin işini bitirmek üzere, devleti tamamen ele geçirme hamleleri ard arda geliyordu.

En son 15 Temmuz’da atılan bıçak darbesi aslında mecburiyetten dolayı idi. Diğerlerini de hatırlayalım:

1) 28 Aralık 2011 Kabine Darbesi: FETÖ güdümünde olduğu düşünülen İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, ABD yapımı Uludere olayını MİT’e sararak Fidan’ı indirmek ister!

2) 7 Şubat 2012 Bürokrasi Darbesi: Tam Cumhurbaşkanı’nın ameliyata gireceği saatte MİT merkezine gidilerek Fidan alınmak istendi.

3) 17 Aralık 2013 Polis Darbesi: Vazgeçmiyorlardı. Hedef büyütmüşlerdi. Dört Bakanın görevinden, 7 milletvekilinin AK Parti’den istifası ile sonuçlanan 17 Aralık yolsuzluk soruşturması adı altındaki darbe girişimi özel yetkili savcının kararı ile başlatıldı. Başbakan Erdoğan bu olayı seçime az bir zaman kala ülkeyi dizayn etmek isteyenlerin AK Parti’ye darbe girişimi olarak tanımladı.

4) 15 Haziran 2013 Gezi Parkı Sokak Darbesi : Başbakan’ın Kuzey Afrika gezisi sırasında kimin verdiğinin hala meçhul olduğu bir emirle polis Gezi Parkı eylemcilerine orantısız bir şekilde müdahale etti. Verilen tepkilerle büyüyen olaylarda 10 kişi hayatını kaybetti. Taksim’de bir kalkışmaya, sokak devrimi girişimine dönüşen sol eylemler, hükümeti zor duruma düşürdü. Ancak milletin sahiplenmesi her şeyi değiştirdi; Erdoğan’ın ülkeye dönüşünde milyonların karşılaması sokak hakimiyetinin kimde olduğunu gösterdi.

5) 25 Aralık 2013 Yargı Darbesi Girişimi: Savcı Muammer Akkaş kara para aklama ve yolsuzluk suçundan 30 siyasi ve bürokratın alınması için düğmeye bastı. Ancak bu sefer Emniyet Müdürlüğü talimatı uygulamadı. Girişim akamete uğradı.

5) 1 Ocak 2014 İstihbarat Darbesi: Adana’da bölge savcısı tarafından durdurulan MİT TIRlarından çıkan mühimmat IŞİD’e gönderiliyor iddiasıyla ülkede ve yurt dışında kaos, hükümeti itibarsızlaştırma ve MİT’i hareketsiz kılarak Suriye’deki gelişmelerde Türkiye’yi etkisiz eleman yapmak amacı güden müdahale yapıldı. Sansasyonu büyük oldu. Bu menfur eylemdeki amaçlarına, siyasi kaosu sağlamak dışında ulaştılar.

6) 15 Temmuz 2016 Askeri Darbesi: MGK kararlarında terör örgütü olarak yer alan Paralel Devlet Yapılanmasını emniyetten ve yargıdan ayıklama yönünde çabalar sürerken sıranın orduya geldiği söyleniyordu. Emniyet’in 1200 FETÖ mensubu subay tespiti olduğu, o listeyi teslim almaya gidenlerin de listede adı olduğu için teslim edilmediği kamuoyuna yansımıştı. Ayrıca Rusya’nın da 2000 FETÖ’cü subayı devlete vererek bunların darbe girişiminde olduğunu söylediği konuşuluyordu. 30 Ağustos’ta bu subayların ordudan atılması, devlette artık belirleyici olamayacakları demekti. ABD bunu kabul edemezdi. 50 yılda hazırladığı bu mükemmel proje bir günde bertaraf edilemezdi. Son kozunu kullanmaya karar verdi.

Bu nedenle hayati darbe girişimi 15 Temmuz’da yaşandı. Halkın sokağa inmesi ile püskürtülen darbe 250 kadar şehit, 2400 kadar yaralıya mal oldu. Tarihinde olmayan şeyler oldu Türkiye’ye: Cumhurbaşkanı ve Başbakan öldürülmek istendi, Meclis ve Cumhurbaşkanlığı bombalandı, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları esir alındı, subaylar birbirini öldürdü, halk askerin karşısına çıktı.

BEŞ YILDA ALTI DARBE!

Tam 6 başarısız darbe girişimi!.. Bir teki bile başarılı olsa sonucunda yaşanacaklar 15 Temmuz’dan daha hafif olmazdı. Ancak size beş yılda yaşadığımız altı darbe girişimini topluca listeleyerek paylaşmamızın bir amacı var: Kuşbakışı görünce nasıl bir savaşın içinde olduğumuzu daha iyi algılamayı sağlamak! Her şey apaçık değil mi?

Pekiyi, ABD’nin bu kadar başarısız olduğu bir ülke daha olabilir mi? Her attığını vurduğu Türkiye’de neler olmuştu da 6 vuruş da boşa gitmişti?!

İşte yazımızın asıl amacına geldik. Çünkü bunu anladığımızda Yeni Türkiye’nin bu kritik günlerinde izlenecek doğru yol da ortaya çıkmış olacaktır.

Ancak yazı bir makale boyutunu geçmektedir. Bu nedenle gelecek yazıda devam edelim.

ÖZETLE

Bu yazıdan, Dünya’nın gerçekte tek kutuplu olduğu, bu gücün de “Derin İngiltere” olduğu, yeni dünya düzeninde üç devletin küçültüleceği vurgusu ile bu üçlüden Türkiye’nin PKK ve FETÖ eliyle düzenlenen operasyonlarla minimize edilmesinin ABD-İngiltere tarafından planlandığı, bu amaçla beş yıl içinde yapılan altı FETÖ darbesinin topluca hatırlanması, gelecek makalede gerekli veriler olacaktır.8.8.2016

ROMANLARDA TEHCİRİN YOLCULUĞU

  • 2.1Bin Görüntülenme Sayısı

Cumhuriyetçiler ve Demokratlar

  • 1.7Bin Görüntülenme Sayısı

2 Yorum

  1. osman

    Kaleminize sağlık. Haddime değil ama küçük bir düzeltme “260 kadar ölü” hoş olmamış. Şehit demek daha yerinde olur.

    1. osmanarslan İçerik Yazarı

      “Ölü” şeklinde yazmamın nedeni ‘toplam’ anlamındaydı, FETÖ’cülere de ‘şehit’ dememek amacıyla idi. Fakat bunu algılamak zordur ve sizin gibi anlayan da çok olabilir. Yerinde bir eleştiri, rakamla birlikte hemen düzeltiyorum. Sağolun.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hakkımda
Hakkımda
Merhaba. Bu sayfalarda birlikte olmaktan son derece mutluyum. Hoş geldiniz. Hayat yolundayız. Her birimiz ayrı bir mecradan, farklı bir maceradan geliyoruz...

Site Toplam Ziyaretçi: 362

Son Yüklenenler

Paylaşımlarımdan Haberdar Olmak İster misiniz?