BUBİ TUZAĞI: İDLİB
Dr. Osman ARSLAN
İdlib’de ardarda şehitler verdik. Rejim güçleri tarafından ablukaya alınmış gözlem noktalarımızda, bir gerginlik anında, Allah korusun, yüzlerce şehit daha verme ihtimali yüksek görünüyor.
Rusya, Türkiye’nin rejim güçlerinin saldırılarını durdurma çağrısını, “terör unsurlarını sen temizlemedin, ben temizleyeceğim” diye itham da ederek reddediyor. Yani, onların terörist kabul etmediği, bizim terörist dediğimiz YPG için Barış Pınarı harekatında bizim onlara dediğimizi, şimdi Rusya dönüp aynıyla bize söylüyor!
HERKES KARŞI GRUBA TERÖR DİYOR
Aslında sorun ‘kimin terörist olduğu’ meselesinde saklıdır. Bize göre YPG terörist, ABD ve Rusya’ya göre değil. ABD ve Rusya’ya göre ÖSO içindeki bazı gruplar terörist, bize göre değil.
Rusya, ÖSO içindeki terörist saydığı bu grupları İdlib’den temizlememizi istiyor. Fakat temizlememizi istediği bu terörist dediği gruplara saldırırsak ÖSO’yu kaybediyoruz. ÖSO’yu kaybedersek sadece İdlib’i değil, bütün Suriye’yi kaybetmeye gidiyoruz. O nedenle Rusya tarafından ‘terörist denilen’ gruplara dokunmak bölgede bindiğimiz dalı kesmek demek oluyor. Türkiye de bunu bütün emekleri boşa çıkaracağından elbette yapmıyor, yapamaz da.
ÖSO VE GÖÇMENLERİ TEHDİDE DÖNÜŞTÜRMEK
Yapamaz, çünkü Rusya’nın Türkiye’yi “temizleme sözünü tutmadın” dediği İdlib’e de hakim olan Heyeti Tahrir Eş Şam(HTŞ), El Nusra’nın içinde çıkmadır ve ÖSO içinde unsurları bulunan bir örgüttür. Suriye’den gelen milyonlarca göçmenin içinde yüzbinlerce HTŞ mensubu da Türkiye’ye dağılmış durumdadır. İdlib’de HTŞ’yi hedef aldığımız taktirde İdlib ve Suriye’de işlerin karışmasından öte içimizdeki HTŞ mensubu göçmenlerin terörize olmaları kaçınılmazdır. Türkiye’nin şehirlerinde bombaların mantar gibi patladığı günlere dönüveririz. Türkiye, ayrıca bu nedenle de HTŞ’ye müdahale etmek istemez.
Adeta İdlib’teki Rus hamlesi, Suriye’deki bütün ABD ve Rus siyasetinin şah-mat hamlesidir. Suriye savaşının sona geldiğinin işaret fişeğidir. “Suriye savaşının Türkiye’nin içini karıştırmadan bitirilmeyeceği” yönündeki, savaş yeni başladığında ortaya attığımız iddianın doğrulanışı niteliğindedir.
SÜNNİ SIĞINAĞI İDLİB
Türkiye’nin İdlib’den vazgeçmemek için bir nedeni daha vardır: Suriye’deki rejim saldırılarından kaçan sünnilerin yığıştığı bölge İdlib’dir. İdlibin nüfusu 1,2 milyondan 3 milyona bu nedenle tırmandı. Haliyle Türkiye sünni bir bölgeyi Eset rejiminin insafına bırakmak istemez. Buraya topladığı nüfusun desteği ile gözlem noktalarından çizeceği bir hatla İdlib’i kendine bağlamak isterken şu anda ablukasına düştüğü Rusya destekli rejim güçleri ile savaşın eşiğindedir.
“E, savaşalım Eset’le!” diyenler olabilir. Hayır, bu sefer hava sahası üstünlüğüne sahip değiliz. Rusya S-400’lerle Suriye’yi donatmış, savaş uçaklarıyla rejim adına savaşmaktadır. İş sahada göğüs göğüse çarpışmaya da kalmaz, bölgeyi halı bombardımanı ile yok etmek isterler. Bu iş Rusya ile savaşa dönüşür. Çok büyür.
TÜRKİYE’Yİ ABD’NİN KUCAĞINA İTMEK
Bu yol Türkiye’yi zorunlu olarak Rusya karşısında NATO’ya ve haliyle yeniden ABD’ye sığınmaya iter ki, tam kapandan kurtulurken bir sükut-u hayal yaşarız. Üstelik bu kadar gerildiğimiz ABD, kucağına düşmüş Türkiye’ye YPG’yi tanıtıp Suriye Kürt Devleti’ni kurmadan destek de vermez. Bu, zaten savaşları göze alma nedenimizdi, çıkar yol değil. Tüm çabalar yine boşa gider.
Müdahale etsek olmuyor, kıpıradamadan da duramıyoruz; HTŞ saldırılarını gerekçe göstererek rejimin(Rusya’nın) yaptığı sivil yerleşimlere yönelik bombalamalar bir milyon kişilik yeni bir göç dalgasını yürütmeye başladı bile. O da bize doğru geliyor. Yani statükonun devamını sağlayamıyoruz, müdahaleleri engelleyemiyoruz. İki elimiz de bağlanmış gibi, düşünüyoruz.
“…YAHUDİ’YE KUKLA”
İnsan, şu tabloya bakıp “aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık” durumuna düşüren hamleleri değerlendirince ABD ve Rusya’nın ortak bir akılla hareket ederek aralarında danışıklı dövüş yapıp Türkiye’yi sıkıştıran bir “tavşana kaç tazıya tut” oyunu oynadıklarını düşünmeden edemiyor, bölgede. Rusya tarafından işletilen bu Türkiye’yi ‘kilitleme’ sürecinin İsrail’in güvenliği bakımından ne kadar değerli olduğunu görünce “Amerika Rusya Yahudi’ye kukla” sloganı yeniden aklımıza gelmiyor değil. Rusya ekonomisinin de yüzde 70’inin Yahudi sermayesinin kontrolünde olduğunu düşünürsek bu ‘teori’ daha da ihtimal değeri kazanabilir.
LİBYA BÜYÜK HAMLEYDİ
Kanımızca Rusya’nın bu değişen tavrının nedeni Türkiye’nin Libya hamlesi olabilir. Önce, Barış Pınarı harekatı ile ABD’nin kurmak istediği Kürt Koridoru’nu tasfiye etmişti Türkiye. Bu bandı güneye çekerek yeniden kurmak isterken ABD, Rusya da sıcak denzlere Lazkiye’de kurulan otonom Suriye Alevi Özerk Bölgesi üzerinden ulaşıyordu. Ancal Libya ile yaptığımız Münhasır Deniz Sınırı Anlaşması ile Türkiye, kendi aleyhinde sürekli yeni planlarla koridor oluşturma isteyenlerin denize çıkınca gidecek bir yerini bırakmadı. Adeta senaryoları kilitlenen iki güç Rusya ve ABD Türkiye’yi zayıflatacak bir çökertme senaryosuna giriştiler.
DARBE SÖYLENTİLERİ VE RUSYA ETKİSİ
Öyle düşünüyoruz ki, Türkiye’de dolaşan darbe söylentileri bile FETÖ karşısında bize yardım edecek kadar TSK içinde güç sahibi olan Rusya’nın kontrol ettiği bir grup ulusalcı subay üzerinden bu senaryoyu İdlib’teki kararlı tutumumuz nedeniyle gündeme getirmektedir. Yani Suriye’deki restleşmenin TSK üzerinden verilen bir tehdit mesajıdır darbe hazırlığı söylemi. Elbette Türkiye bu tehdidi yemez. Bu sefer bir darbe girişimi olursa, direnişi olacak ama geçen seferkine göre çok kanlı olacak bir hadise yaşatabilir. Çünkü bu kanadın etkili olduğu birlikler kara güçleri. Bizce böyle bir darbe olmaz, ama bu söylem Ağustos’ta Rusya etkisi altındaki subayların ordudan temizlenmesi için de milat olabilir, olmalıdır da.
Yeniden dönersek Libya ile anlaşmamız sayesinde kitlenen ABD ve Rusya ‘iradesini icradan aciz’ etkisiz bir Türkiye olmazsa petrol ve gaz yataklarından istedikleri avantajı sağlayamayacaklarını gördüler. Bir savaşa yeltenirlerse de bedel ödeyebilecekleri bir senaryoya, Türkiye’yi etkisizleştirmeyi tercih ettiler. Bölgede gittikçe artan Türkiye ağırlığını azaltmayı ve Türkiye’ye geri adım attırmayı başararak sahada mağlup ederse ancak kendisinin ‘bölgenin patronu’ olduğunu ilan edebilecek olan Rusya’nın İdlib hamlesi bu nedenle ABD ve Avrupa tarafından da desteklenecektir. İdlib grilimi, Rusya ile Türkiye’nin bölgede patronluk savaşına dönüşmüştür.
PATRONLUK SAVAŞI
Rusya’ya gerçekte destek olacak tutum ABD ve AB’nin Rusya karşısında Türkiye’ye taraf olması biçiminde görülebilir. Çünkü kontrolden çıkan Türkiye ile ‘kadim hasım’ Rusya’nın savaşması bu iki tarafı yıpratırken Türkiye’yi de yeniden NATO’nun eline düşürmüş olur.
Bu bir bubi tuzağı. Gidilecek her yolun bir bedeli var.
Peki ne yapabiliriz.
SAVAŞ ZOR KARAR
Türkiye, İdlib için Şam hükümeti ile savaşa girebilir. Bu durumda Rusya gösterdiği ciddiyette savaşa müdahil olursa bizim için zor günler gelebilir. Bu alternatif, sonucun kazançlı olacağı, ama zayiatımızın yüksek olacağı bir yoldur. Bu yol, büyük risk alacak cesaret ve ince hesap yapabilen komuta kabiliyeti ister.
ÇEKİLME VE İLERLEME
Türkiye İdlib’in güneyindeki gözlem noktalarını geriye, kuzeye çekerek İdlib’in güneyini boşaltır, bu arada El Bab ile Ayn- El Arab arasında Barış Pınarı harekatında boş bıraktığı bölgeyi birleştirerek “Ordan verdim burdan aldım” diyebilir. Bu durumda zayiat olmadığı gibi atılan geri adım bir ileri adımla telafi edilmiş olabilir. Bu, diplomasi, askeri kabiliyet ve akıllı yönetimle sağlanabilcek bir çıkış yoludur. Berabere bitti denebilir bu durumda.
TESLİMİYET
Kötü senaryo Türkiye’nin Rus senaryosunu kabul ederek Hatay sınırına kadar çekilmesi. Bu bir teslimiyet olur.
İHANET
Daha kötüsü de var: Rus tezini kabul edip Türkiye’nin terör unsurlarını temizleyeceğiz diye kendi ayağına sıkması! Bunu, ancak FETÖ gibi hain eller etkili ise yapılabilir. Zira ihanet olur.
Biz, yönetimin kabiliyetine göre ilk iki çözüm yolundan birisinin tercih edileceği düşüncesini taşıyoruz.
Allah yöneticilerimize feraset ve basiretli karar alma kabiliyeti, ordumuza muzafferiyetler versin.
Türklük ve İslamcılık ile arada kaldığımız ve sıkıştırılmaya çalışıldığımız bir coğrafyada zor zamanlar yaşıyoruz…
bende dualarınıza gönülden amin diyerek yöneticilerimize ve vatandaşlarımıza akıl basiret ve feraset temenni ediyor, vermiş olduğunuz bilgiler için teşekkür ediyorum