DARBENİN BEYNİNE NEŞTER
28 Şubat yargılanıyor. Ergenekon, Balyoz, Ayışığı, Dink, 12 Eylül davalarının hepsi bugünler içindi. Ergenekon yapılanması için “ BİR Numara Kim?” diye gazete manşetlerinde soranlar Org. ÇevikBİR’i, kastediyordu. Şimdi artık bir numaralı gündem, 28 Şubat davasıdır. Sayın Başbakan’ın dediği ‘boğazımızdaki düğümler’i sıralayan onlardı. Yoksa, bir ayağı çukurda iki paşaya açılan 12 Eylül davasının varacağı bir yer elbette yoktur. Görünen o ki, Erdoğan’ın Başbakanlık döneminin sonu, bir filmin finalinde beklenen büyük hesaplaşma gibi yaşanıyor.
BOL DALGALI BİR DAVA!
Şimdiden kimlerin bu davadan yargılanacağını söyleyebiliriz: Büyük Kulüple bağlantılı komutanlar, genel yayın yönetmenleri, sivri çıkışı olan yazarlar, o dönemde büyük iş yapan patronlar ve siyasi önderlere kadar uzanarak devam edecek olan bol dalgalı bir deniz önümüzdedir.
Doğrusu, Org. Bir başta olmak üzere, Avrupa’nın Ergenekon davasından dolayı ‘sığınanları iade etmediği’ belliyken, tutuklamalardan kurtulmak içinülkeden kaçan olmamasını da takdir etmiyor değiliz!
28 ŞUBAT BİR KESİME DEĞİL BÜTÜN TOPLUMA DARBEDİR!
28 Şubat darbesi için kullanılan yaygın söylemler var: “postmodern darbedir” “Soft darbedir” ya da “Meşru darbedir” deniyor. Böylece 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül’e nispeten hoş görülüyor.
Biz bu görüşe katılmıyoruz.
Öncelikle, her darbe bir kesime yapıldı, ama 28 Şubat tüm topluma yapıldı.
27 Mayıs sağa yapılmış bir darbeydi, 12 Mart sola. 12 Eylül iki kesime de vurdu, fakat sadece tutuklanan ve yargılananlar mağdur oldu, güvenlik nedeniyle halk memnundu. 28 Şubat’sa bütün bir toplumun üzerinden geçti. 28 Şubat bir milleti linç etmiştir. Bir milli travma yaratmıştır.
Üstelik sivil kesimden de katılım büyüktü. 28 Şubat’ın 29 Ekim’de başladığını söyleyen Demirel, hükümeti kurma görevini Çiller yerine Yılmaz’a verirken, ya da parti grupları meclisi emirle terk ederken tek farkları apoletsiz olmalarıydı.
“O’NUN EKMEĞİNİ KESİN!”
İşadamları, rakip firmanın aile resmini gösterip komutanlara, “O’nun eşi kapalı benim eşim modern; onun ekmeği kesilsin!” derken; Kurtuluş savaşında Fransız işgalcilerin komutanlarına giden Ermenilerin komşularını satan ihanetinin aynısını tekrarlamıyor muydu?
Ordu ve istihbarat İsrail’in kucağına verilirken düzmece ihaleleri tezgahlayan işbirlikçiler ve banka hortumlamalarını tezgahlayan baronlar verdikleri desteğin diyetini almadılar mı?
Darbelerin hepsi işkencelerle gündeme geldi. 28 Şubat yolsuzluk, ihanet, baskı, ikna odaları, faili meçhuller… ile gündemde.
EN KANLI DARBE 28 ŞUBATTIR!
Postmodern filan diye millet aldatılmasın. 28 Şubat’ın, sadece fail-i meçhulleri 6 binin üzerindedir; faili malumlarla beraber on bini aşan cinayetler 12 Eylül öncesi iç savaşta ve sonrası infazlarda bile olmamıştır. 28 Şubat, düpedüztarihimizin en kanlı darbesidir.
EN BÜYÜK KÖTÜLÜĞÜ ORDUYA OLDU
En katı sürgünler, istifaya zorlamalar, görevden almalar, icbarlar ve mobbingler, kitlesel dışlamalar ve kamplaştırmalar bu dönemde olmuştur. İlk defa ordu din karşısında saygısını kaybetmiştir. Vakur, onurlu ve milliyetçi Türk subayı imajını 28 Şubat’ın öncüleri elinde değiştirmiş; küstah, kibirli ve vatandaşını ezen, aşağılayan bir subay görüntüsüne bürünmüştü. 12 Eylül bile dine saygıyı elden bırakmamıştı. 28 Şubat, milletimizin yüreğindeki peygamber ocağı duygusunu zedelemiş, ordu-millet anlayışını darbelemişti. Buna ‘soft’ demek saflık olur sanırız, ‘sert’ bir darbedir!
ÇEKTİĞİMİZ 33’LÜK TESBİH DEĞİLDİ…
Fadime Şahin’ler, Müslüm Gündüz’ler, Ali Kalkancı’lar, Acz-i mendiler, Hizbullah’lar… Bugün tek tek itiraf ediyorlar ve belgelerle ortaya çıkıyor ki düzmece imiş… 33 insanın Sivas’ta Madımak Otel’de yakılması, 33 köylünün Başbağlar’da katli, 33 askerimizin Elazığ’da izinden dönerken ölmesi… Bunları tesbih gibi değil, hançer gibi çektik! Ortaya çıkan delillerle anlaşılıyor ki olup bitenlerin hepsisiyasal hayata müdahaleye haklılık görüntüsü vermek için tezgahmış!
Bu olayların gerçekliğine biz o gün deinanmamıştık. Bu topraklarda bu derecede tahammülsüz zihniyetler yoktur, hiç olmamıştır çünkü. Bu topraklarda kelimenin tam anlamıyla ‘bir millet’ vardır, demiştik.
Bu arada, ‘şeriat yemini’ ettiren Hasan Hüseyin Ceylan gibi kasetler, rahmetli Erbakan’ın ‘rektörler türbana selam duracak’, ‘imam hatipler arka bahçemizdir’ söylemleri ile darbecilerin ekmeğine yağ sürdükleri de unutulmaması gereken bir durumdu.
BÜYÜK RESMİ UNUTMAYALIM!
Bir de büyük resmi göstermiştik: “28 Şubat’ın emsallerinin kendilerine özgü şekilde Pakistan, İran, Cezayir, Mısır, Fas, Tunus, Endonezya, Malezya ve Irak’ta da yaşandığını; bunun 11 Eylül sonrası ABD-İngiltere-İsrail ‘Tek üçlüsü’nün yeni emperyal planının bir parçasıdır. Bu baskı, önce Türkiye’de, sonra da tüm dünyada rejimleri değiştirecek bir manipülasyondur. Sadece zamanı gelince iğnenin batırılacağı bir şişme, bir gerilim bu coğrafyalara yükleniyor.”
İşte o iğne wikileaks, o değişimin adı da Arap Baharı oldu!
GÜÇLÜ OLMAK ZORUNDAYIZ!
Üstelik şunları da vurguladık: “Eşbaşkanlıklara, stratejik ortaklıklara, NATO’ya,füze kalkanlarına aldanmayalım; gerçek hedef Türkiye’dir, bütün bu hareketler Türkiye’yi kuşatmanın dost görüntülü sinsi adımlarıdır! Birinci Dünya Savaşı öncesi İngiltere’yle olan stratejik dostluğumuza rağmen Çanakkale’ye gelen, İstanbul’u işgal eden, Sevr’i önümüze koyan İngiltere’ydi!”
Evet onların bir planı vardır. Fakat biz, Türkiye olarak bir, iri ve diri olmak, caydırıcı ve büyük güç olmak zorundayız.
BU DAVA GECİKMEMELİYDİ!..
Ergenekon davası için ise başından beri tespitlerimiz vardı: “Bu davayı gündemimize düşürecek 28 Şubat tiyatrolarını oynatanların amacı iç savaştır. Bu dava bir rövanş ve kamplaşma malzemesi olmamalıdır. Dava, hukuki olmaktan çıkıp siyasi görüntüye boyanmamalıdır. Davanın kamuoyu vicdanında karşılık bulması için tatmin edici deliller halkla paylaşılmalıdır. Ve bu davanın uzamamasılazımdır. 28 Şubat gündeme gelmeden Ergenekon davası bitmeyecektir. Etrafında dolaşıp dolaşıp 28 Şubat’a girmemek bize makul gelmiyor; endişeliyiz”
YENİ ANAYASA ÖNEMLİDİR
Şimdi, geç de olsa o güne geldik. Ergenekon davasının gerilimi artık gündemimizden düşecektir. Bununla birlikte yeni Anayasa’nın, toplumsal ortak paydaya hitap edecek bir şekilde çıkması da yeni ufuklar için zorunlu bir ödevdir.
BEYNE NEŞTER!..
28 Şubat davası, belki cezalarla bitebilir. Fakatnihai durum bu olmamalıdır.
28 Şubat darbesinde, yurt dışı irtibatını ve yurt içi organizasyonunu planlayan bir yapı mevcuttur. Bu yapı bir STK hüviyetindedir. Yasak olduğu halde darbeci komutanlarımız ve darbeci siviller bu STK görüntülü yapıda üyedir, ve birliktedirler.Darbenin beyni orasıdır.
Eğer bu dava rövanş peşinde değilse, o kaynağa ulaşmalıdır. Darbenin beynine neşter vurulmalıdır ki demokrasimizin geleceği kurtulsun!
Yoksa içimiz rahat olmayacak.
Bunu vurgulamanın zamanı da sanırız bugündür.20.04.2012
Bir yanıt yazın