ANNEM İÇİN DUALARINIZI BEKLİYORUM
“Bu nice dünyadır, bu nice dünya,
Ölüm hakikat, hayatı rüya…
Derdimin gamımın ortagı sendin
Niye yüz çevirdin ya niye benden? …
‘Derdin bana gelsin’ hani diyerdin
Niye dert ekledin derdime ya sen?
Bahtiyar Vahabzade
Annem, öldü.
Kalabalık cenazede, hiç tanımadığım insanlar ağlıyordu ardından. Hepsi de “o bizim de anamızdı” diyorlardı. Cömertliği, geniş yürekliliği ile anılıyordu.
Cennet mekanı olsun. Öyle ya, “anaların ayağı altında” ise cennet, o da beş çocuğun anasıydı. Tertemizdi. Yattığı yer nur olsun.
Annem Anadolu kadınıydı. Dişiyle tırnağıyla mücadele etti hayatla, bizim için. Çocukuluğumda, onun çiğ tütün kokusuyla fabrikadan döndüğü akşamların tatlı hatıraları durur.
Bu dünyada beni koşulsuz seven tek insan; Ne yaparsam yapayım affedeceğinden ve beni yine seveceğinden emin olduğum tek insan, artık yok. Artık bir sığınak, bir dayanak, bir liman yok. telefonun ucunda duyunca, işte benim yerim orası dedirten kişi artık yok.
Ankara’da üniversite okumak üzere ondan ayrıldığımda ilk şiirlerimden birisini anneme yazmıştım:
“Turnalar hain, dilsizler çünkü,
Selamın özümde can bulur anne.
Bir şiir bakar suna, bir öykü,
Gözlerin gözümde can bulur anne.”(1986)
Yaşım kaç olursa olsun, beni hep çocuğum diye bağrına basan biri vardı, öldü. Artık bana çocuğum diyecek birisi yok! Bu yüzden “Annem ölünce, büyüdüm.” diyor şair. Ölümüyle dahi iyiliği dokunuyor bana…
O beni dünyaya getirdi, elleriyle büyüttü; bense onu ellerimle toprağa verdim. Farkındayım; hiç adil değil. Fakat doğru olandı bu. zaten Dünya adaletin sağlandığı yer değil; arandığı bir yer. Onunla, eğer birisi o çukura inecekse, dünyaya bıraktığı eserleri, biz evlatları olmalıydık.
Orda, mezar çukurunda ölümü hissediyorsunuz. Ölümden korkmadım. Hatta hoşlandım bir miktar. İlk geldiğimiz Anne karnından sonra, geldiğimiz bu dünyaya daha çok bağlanıyoruz, Dünyadan sonraki hayat daha da bağlanılası olacak. Eminim.
“Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber,
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?” (Necip Fazıl)
Anne, ölümü bile güzelleştiriyor. Öyle can, öyle canan, öyle candan varlık.
Zaten hayatımız boyunca hep alacaklı olduğumuz insanlar değil mi annelerimiz? Hep bir şeyler isteme rahatlığını bize veren melekler?
“Ölmeden önce ölünüz” denmiş. Oysa biz, “ölümü öldürme” telaşındayız… Buzdağına hohlayan pigme… yeldeğirmenlerine dalan Donkişot gibi… Ama öyleyiz.
“Ağız tadını bozan ölümü sıkça hatırlayınız” denmiş. Ağız tadımızı bozan canlıyı bile hayatımıza sokmuyoruz artık. Konformizmin işgali altında ruhlarımız.
Ölüm aramızda gezmese biz insanoğlunun azgınlığını durdurabilecek ne olabilirdi? Ölüm bile durduramıyor belki!
Her zorlama geliştirir insanı. Nasıl kasları fiziksel zorlamalar geliştiriyorsa. Ruhlarımızı, gönüllerimizi ve karakterimizi de böyle acılar geliştiriyor. Annemin son ve en etkileyici dersi, nasihati ölümüydü sanırım. “Nasihat istersen ölüm yeter” doğrunun ta kendisi.
Allah anneciğimi rahmetiyle yarlığasın. Merhametiyle muamele etsin. Cennetine alsın.Korktuklarından kurtarıp, umduklarına eriştirsin.
Bizi bu acı günümüzde yalnız bırakmayan; cenazemize katılan, taziye evine ziyaretimize gelen, çiçek gönderen, ilan veren, telefonla arayan, mail, sms ve sosyal medya aracılığı ile başsağlığı dileyen, desteklerini hissettiğim tüm dost, yakın ve arkadaşlarıma teşekkür ederim. Allah onlara ve sevdiklerine güzel ve uzun ömürler versin.
Annem için tüm dostlardan dualarını esirgememelerini rica ediyorum. Bir Fatiha ile de olsa…
Bir yanıt yazın