YILBAŞININ DEVŞİRME BABASI
Noel Baba gibi masalsı, efsanevi şahısların tarihsel kimliğini tam olarak ortaya koymak mümkün değildir. Avrupalı kimi bilim adamları, bilimsel delillerin yetersizliğinden yola çıkarak Hz. İsa’nın yaşayıp yaşamadığını bile sorguladıklarını biliyoruz. Sorgulamamızda biz Noel baba ve İsa yaşamış mıdır gibi inanç konularına girmeyeceğiz? İsa’nın yaşadığının verileri kutsal kitabımızda var. İnanırız. Noel baba’nın ise ‘kimliğini’ tartışacağız.
Batılı kaynaklarda Noel Baba, Weinachtmann, Saint Claus ya da Aziz Nikolas gibi isimlerle anılan kişidir. Ve bu şahıs Hıristiyanlık etkisindeki batılı kaynaklarda da geçen yaygın Noel Baba biyografisine göre Noel Baba, Türkiye’de yaşamıştır:“Bütün dünyada Noel Baba olarak tanınan Aziz Nicholaos, Türkiye’nin Akdeniz kıyılarında önemli bir Lykia kenti olan Patara’da doğmuştur. M.S. 300’e doğru Patara refah içindeyken kentte yaşayan zengin buğday tüccarının bir oğlu olur ve ona Nicholaos adı verilir.”
Ancak bu hayat hikâyesi mevcut Noel Baba’ya uzaktır. Akdeniz bölgesinde özellikle de Antalya civarında, yakıcı güneşe rağmen kalın kıyafetler giymiş, karda kızağıyla hediye dağıtan bir insan tasavvur edebiliyor musunuz? Bir ihtiyarın, kızağını çeken geyikleriyle, olmayan karların üzerinde kayması çok da inandırıcı değildir.
Ayrıca Avrupa hrıstiyanlığının Noel bab kültü yakın tarihlere; 1200 lü yıllara gelinceye kadar gelişmiş de dğildi. Çam ve süsleme Roma eski dönemlerine, ilk üçyüzyıla kadar inerken Noel baba’ya sonradan rastlanmaktadır.
İşte bu noktada Anadolu’da bir başka mekana kayıyoruz: Baba Sultan köyü, Türbesi ve Camisi..
GEYİKLİ KIZAKLAR VE GEYİKLİ BABA
Orada yatan Geyikli baba’yı düşünmek gereklidir. Üstelik Geyikli Baba’nın aslında gerçek Noel Baba olduğunu ortaya koyan tarihi şartlar ve uygunluklar daha da ilginçtir. Öncelikle Geyikli Baba’nın kim olduğunu ortaya koyalım:“Orhan Gâzi devri Osmanlı evliyâsından. Âzerbaycan’ın Hoy şehrinde doğdu. 1275-1350 (H.674-750) yılları arasında yaşadığı tahmin edilmektedir. Bağdâtlı Şeyh Ebü’l-Vefâ hazretlerinin yolundan feyz aldı. Aynı yoldaki Baba İlyas Horasânî’den ilim öğrendi. Zâhirî, bâtınî ilimlerde ve tasavvuf yolunda kemâl derecesine ulaştıktan sonra Rum ülkesine geldi. Derhal Anadolu’nun en uç bölgesinde İslâmiyeti yaymak için çarpışan ve gayret eden Osmanlı mücâhid gâzileri arasına katıldı. Bursa’nın fethi sırasında bir geyiğe binmiş ve elinde altmış okkalık bir kılıç olduğu halde en ön saflarda çarpıştı. Kalenin fethinde pek çok kerâmetleri görüldü. Bu sebepten kendisine Geyikli Baba denildi. Fetihten sonra Keşiş (Ulu) Dağına yerleşti. Buradaki dergâhında kendi hâlinde yaşar, gelenlere dînini öğretir, şehre inmezdi. Diğer taraftan Orhan Gâzi ise Bursa’nın fethinde yardıma gelen evliyânın gönlünü almak, onların bereketli duâlarına kavuşmak için bir imâret yaptırdı.”
Noel Baba’nın, her mevsim karlı görünümüyle dikkat çeken, bugün de kayak merkezi olarak kabul edilen Uludağ civarında (eski adıyla Keşiş Dağı’nda) yaşamış olması akla daha yakındır. Hrıstiyanlar arasında sonradan batıya göçen Bursa ve istanbul civarı Rumları bu kültürü oraya taşımışlardır. Orada yaşamakta olan Geyikli Baba’yı, bir İslam büyüğünü, hrıstiyani bir kimliğe bürümüş, efsaneye, mitolojiye ve dinselleştirmeye çok yatkın tavırlarıyla Batı bunu Noel baba haline getirip sahiplenmiştir. Onu da Aziz Nikoa’ya atfedip Anadolu bağını kendilerine mal etmeyi sağlamışlardır.
Noel baba bir devşirmedir.
Geyikli baba’nın bugün bile Türbesindeki geyik boynuzları Geyiklerle kızak çektiren ve birlikte yaşayan dağdaki münzevi dede figürünü halen yaşatır.
Orta Asya’dan Türkiye’ye gelmiş Baba Sultan’ın geyiklerinin çektiği bir kayakla dolaşabileceği tarihsel olarak da mümkündür. Hatta bazı çalışmalara göre Avrupa dillerinde “ski” olarak adlandırılan Kar Kayağının etimolojik olarak da Türkçe’den gelmiş olabileceği bilimsel bazı çalışmalarla ortaya konmaktadır.
“Tarihçi Prof. W. Eberhard, Çin kaynaklarına dayanarak yaptığı incelemelerinde Eski Türklerde kayak ve kayakçılığın mevcut olduğunu savaş ve göçlerle Avrupa’ya ve diğer bölgelere geçtigini göstermektedir. İsviçre’de Prof Hess kayakçılık tarihinden bahsederken diyor ki; bütün kis, karla örtülü olan Sibiryanın kayakçılığın asil vatani olması tabi olduğu gibi tarihi deliller de bu kayakçılığın Sibiryanın en kuzey noktalarına kadar yayılarak yasayan Türk ve Mogol kavimlerine ait olduğunu gösteriyor. Sonra makalesini su sözlerle bitiriyor: “Tarihi deliller ki, kayak Sibiryanin icadıdır, oradan bu sanat bundan ikibin yıl önce Fin kavimleri tarafından Avrupa’ya getirilmiş ve oradan bunu İskandinavya kavimleri öğrenmişlerdir.” http://www.goldenmemo.com/spor_dosyalar/kayak.htm
NOEL BABA’NIN KIYAFETLERİ
Bütün tarihi kaynaklarda Geyikli Babanın geyikleri üstünde Rumlarla savaştığı, Rumların bu nur yüzlü ve aksakallı ilginç şahıs karşısında hayrete düştükleri ortaya konulmaktadır. Hatta Orta Asya’ya özgü geleneksel Müslüman Türk kıyafetinin örneklerini giyen Geyikli Baba’nın kıyafetleri, ilk olarak 1892 yılında resmedilen (http://tr.wikipedia.org/wiki/Noel_Baba) Noel Baba’nın figürüne de kaynaklık etmiş gözükmektedir:http://cartoons.osu.edu/nast/images/santa_claus_camp100.jpg
Aşağıda vereceğimiz adreste de göreceğiniz gibi Türklerin meşhur bir şahsiyeti olan Dede Korkut’a ait Orta Asya Türklerinin geleneksel kıyafetleriyle Noel Baba’nın üzerindeki kıyafetlerin aynılığı ilginçtir.
http://www.practicalturkish.com/ottoman-dede-korkut.jpg
Aziz Nicholas dönemindeki Likya ve Doğu Roma kıyafetleri günümüzde de detaylarıyla bilinmektedir. Bu kıyafetlerin Noel Baba kıyafetleriyle hiçbir ilgisinin olmayışı da bizim tezimizi kuvvetlendirmektedir. Bir de Likya dönemi Aziz Nikolaq Kıyafetlerine bakalım:
http://www.binrota.com/Images/ContentImages/215_4.JPG
İddiamızı ispatlayan başka bir kanıt da Uludağ ve İnegöl gibi yerleşim yerlerinin bugün dahi geyiklerin doğal yerleşim alanı olmalarıdır. 1290’lı yıllardaki Uludağ civarındaki geyik nüfusunun ne kadar fazla olduğu rahatlıkla düşünülebilir.
Geyikli Baba, Orta Asya’da en az at kadar değerli kabul edilen geyiğin öneminin farkındadır ve bu hayvanı ehlileştirmesini çok iyi bilmektedir. Çok eski dönemlerden beri Orta Asya’da yaşayan Türklerin geyikleri de atlar kadar kutsallaştırdıkları, yapılan arkeolojik kazılar sonucunda elde edilen bulgulardan da anlaşılmaktadır. Bu dönemde Orta Asya’da üretilen eşyaların çoğunda geyik figürlerine rastlandığı da bilinen bir gerçektir. Hatta Türklerin meşhur On İki Hayvanlı takviminde de bazı dönemlerin “Geyik Böğürmesiyle” başladığı açıkça ifade edilmektedir.
SONUÇ
Yeni miladi yılın başladığı şu sıralarda Geyikli Baba, Hacı Bektaş-ı Veli gibi Hak Dostlarının önem verdikleri Hicri Yılbaşının ve dolayısıyla Muharrem ayının da unutumamış olması önemli bir konudur.
Yeni Yıl geleneği adı altında son birkaç yıldır dükkanlarımızın camlarını ve hatta evlerimizin en müstesna köşelerini dahi süslemeye başlayan Noel Baba resimleri, süslü Çam Ağaçları kendi öz gerçekliğimizden ne derece uzaklaştığımızın da acı bir kanıtıdır. Hiçbir tarihi gerçekliği olmayan, efsane ve hurafelerle şekillenmiş; bizim öz kültürümüzle hiçbir alakası olmayan üstelik devşirme bir fügür olan bu gibi batılı gelenekleri yaşantımıza sokmaya çalışmak yerine; Geyikli Baba, Mevlana, Yunus Emre, Nasreddin Hoca, Dede Korkut gibi insanlığa gerçekten ışık saçmış, birbirinden değerli şahsiyetlerimizi yeniden yaşamımızın canlı birer parçası haline getirmemiz dileğiyle…
Sahtesi, devşirmesi bile batı’da kült olan bu İslam-Türk büyüklerine birer Fatiha ile…
Bir yanıt yazın