12 EYLÜL’DE SORUN DEĞİL SONUÇ ÇIKSIN
Türkiye 12 Eylül’de Halkoyuna gidiyor.
Gelişmeleri ve tartışmaları izliyoruz. Mitingleri takip ediyoruz. Beş ay öncesinden öngördüğümüz gibi kimse Anayasa değişikliği ile ilgilenmiyor. Karşımızdaki görüntü iktidar ve muhalefet çatışmasıdır, Anayasa tartışması değil. Siyasal hesaplaşmadır hukuksal arayış değil.
HAYIR: SONUÇSUZ SONUÇ
Hayır diyenler Anayasa’ya niçin hayır dediklerini anlamış değiller. Zaten bunu anlatan da yok. Vatandaşa şunu diyor muhalefet: Tayyip yaptığı için karşıyız! İyi de yapsa karşıyız, kötü de yapsa karşıyız! Aslında iktidara hayır diyorlar; senin getirdiğin Anayasa’ya da içeriğine bakmadan hayır diyoruz demekteler.
Biz bilmiyoruz; 12 Eylül Anayasası’nı savunan var mıdır bu ülkede? Hayır diyenler 12 Eylül 1982 Anayasasına karşıdır aslında. 30 yıldır 12 Eylül’le kavga edenler onlardır. Fakat bu Anayasa değişikliğine, sivil Anayasa çalışmasına da karşıdırlar. Anayasa değişikliği yapılırken ‘hayır’ diyenlerin; yani muhalefetin ‘Alternatif Anayasa taslağı’ da olduğunu hatırlamıyoruz. Önerileri yoktu. O zaman da karşı idiler. ‘Çarşı Herşeye Karşı’ seviyesinde bir siyasetin adı muhalefet olamaz. Muhalefetin seviyesi iktidarın da seviyesini yükseltir. Muhalefet bu düzeyde olunca iktidarın işi ne kadar kolaydır!
Olabilir. Fakat bir şeyi daha sormalılar. Hayır çıkınca ne olacak? İmzalanan uluslar arası anlaşmalardan mı deöneceksiniz? Hayır. Kürtlere verilen hakları gerimi alacaksınız? Hayır. Açılımlardan bir adım geri atabilecek misiniz? Hayır. Öyleyse niçin hayır?
Sonuçsuz bir sonuç için bunca çaba niçin?
EVET: BİR ŞEY DEĞİŞMEYECEK
Evet diyenler de Türkiye’nin girdiği yeni dönemin devamını herşeyden çok önemsiyorlar. Aslında evet bçıkınca yapılacakların hemen hepsi yapılmıştır. Geriye yüksek yargının yapısı kalmıştır, o da bir günde değişecek değildir. Evet deyince yine bir şey değişmeyecek. Reform filan gelmeyecek. Olacaklar dünden oldu. Öyleyse evet demenin sonucu da pek yoktur.
Öyleyse adını dürüstçe koyalım gelin: Hükümetin dediği kadar 12 Eylül Anayasasının oylaması yapılmayacak 12 Eylül’de. Çünkü 82 Anayasasının 80 maddesi, üçte biri zaten değiştirildi. Anayasa ilk defa değişecek değil ki. Bu anayasa zaten sivilleşemnin bir aşamasına geldi yontula yontula…
Ne de muhalefetin dediği gibi yeni Anayasanın oylanması değildir söz konusu olan. Bu Anayasa zaten Meclisten geçti. Anayasa mahkemesi pek önemsiz rötuşlar yaptı. Neden yaptı? Referanduma gidilsin diye. Yapması gereken, bu oranda ciddi konular değildi rötuşlar. Fakat oradaki irade de bir şey istiyordu: Yenilmeye doymayan pehlivan Baykal’ın senarize olduğu sırıtan devrilişi ve ardından bir halk kahramanı olarak imaj inşası yapılan gandhi Kemal gelmiş ve bir trtend de yakalamışken belkş hükümet mağlup edilebi,lir ve bu gidiş durdurulabilirdi. Anayasa Mahkemesi siyaseten karar almıştır. Hukuken bakış böyle olmazdı.
HÜKÜMETİN GÜVENOYLAMASI
Öyleyse bu referandum hükümete ve hükümetin izlediği politikalara karşı bir güvenoylamasıdır. Özellikle de açılım poılitikalarına yönelik bir güvenoylaması…
Bu referandum öyle sonuçlara gebedir kl; bize göre yüzde 55’in altında Evet iktidar için bitiş, üstünde evet yeniden tazeleniş olacaktır. Hayır galip gelirse zaten erklen seçim gündemde olacak, hükümet de bitecektir.
Bu oylama, Bu halk oylaması bir güven oylamasıdır.
Türkiye’nin muhafazakar demokratlıkla, cumhuriyetçi demokratlık arasında tercih kavşağıdır.
Kısacası mesele Anayasa mücadelesi değil, iktidar kavgası, siyasal çekişme, egemenlik kavgası düzeyinde sürmektedir. Bu da ‘Anayasa’mız adına üzüntü vericidir.
BU ÜLKE KOLAY BİR ARENA DEĞİLDİR
Oylarımızı atarken bu temel yönelimleri görerek atalım.
Bu ülke kolay bir memleket değildir.
Taksim olaylarını, Maraş hadiselerini, Sivas-Madımak olayını, Başbağlar katliamını gördük biz.
Bu ülkede başbakan ve bakanlar asıldıysa kararlarınızı yutkunup, düşünüp alacaksınız.
Aydınlar, gazeteciler bir bir faili meçhullere kurban gitti bu ülkede…
Bu ülkenin Genel Kurmay başkanı sefer tası ile evden yemek getirecek durumlara düştüyse oturup düşünmek zorundasınız!
Bir Cumhurbaşkanımızın hanımı eşinin ölmediğini, öldürüldüğünü söylüyorsa orada bir durmalıyız, düşünmeliyiz.
Hrant Dink, Rahip Santoro cinayetleri, Gazi Mahallesi Olayları, Anafartalar çarşısı bombalamaları es geçilebilecek konular değildir. Halen tazedir.
GÜNDELİK VE PARTİZANCA DÜŞÜNEREK
KARAR VEREMEYİZ
İzmir, Balıkesir, İstanbul, samsun ve Mersin’den sonra Hatay’ı, İnegöl’ü taze yaşıyorken geçmişle birlikte düşünmek zorundayız her şeyi.
Elbette temizlenmeye oy vereceğiz ama temizleyeceğiz diye bin yıllık derimizi aşındırmadan…
elbette şeffaflaşmaya yöneleceğiz ama harim-i ismetimize kadar şeffaflık olmayacak.
EVET, DEMOKRATİKLEŞMEYE OY VERECEĞİZ
Kuşkusuz demokratikleşmeye oy vereceğiz ama milletle birlikte Milletin Cumhuriyetini de yükseltmek için.
Tereddütsüz özgürlüğe oy vereceğiz ama yeni seçkinler türetmeyecek dozda.
Sonuçsuzluğa değil istikrara oy vereceğiz, evet!
En kötü sonuç bile sonuçsuzluktan iyidir.
Sorun değil sonuç doğsun diye, evet diyeceğiz!
Bir yanıt yazın