GELİBOLU’DA NELER OLUYOR?
Hükümetin altın harflerle yazılacak çalışmalarını gölgede bırakacak ölçüde vahim olarak yürütülen Gelibolu Yarımadasındaki gelişmeler Çanakkale Şehitlerimizin torunlarına yakışmayacak bir nitelik arzediyor!
Biliyoruz; Gelibolu Yarımadası’nı bir milli park niteliğine bürüyen bu hükümettir.
Yine biliyoruz, turistlere gelişigüzel rehberlik yapan yalan yanlış tarih anlatan insanlar yerine bir alan klavuzluğu sistemi oluşturan bu hükümettir…
Yarımada’da şehitlikleri bakımlı, yolları açık hale getiren bu hükümettir.
ÇANAKKALE’YE SAHİP ÇIKANLARA MİNNETTAR OLURUZ
Şehitler coğrafyası projesi ve gerçek şehitlikler de bu hükümetin hanesinde yazılıdır.
Yarımadanın ziyaretçi sayısının onbinlerden milyonlara çıkması da başkalarının eseri değildir.
Fakat bizi takip eden dostlarımız bilirler; hakkı takdir etmekten çekinmeyiz. Bununla birlikte hiç bir siyasal kompleks ve karşıtlık duygusu olmaksızın şehitlerimizin hatırasını onuruyla yaşatmak adına herkessin, hükümetin de yanlış politikaları karşısında da sesimizi yükseltmekten çekinmemişizdir.
HATALARI DÜZELTMEK DE GÖREVİMİZDİR
Çanakkale’yi birlikte yönetelim dediklerinde bunun karşısına çıkıp hükümeti uyaranlar bizlerdik.
Gelibolu yarımadası’nı Uluslararası Barış Parkı yapalım dediklerinde Gelibolu Tarihi Milli Park’tır; eğlence turizmine açılamaz! diyenler yine bizlerdik.
Avustralya’ya; Lozan Anlaşması gereği Yarımada’yı Türkiye tek başına yönetemez, diye kendi dışişleri bakanımız yazı gönderdiğinde, bunu dile getirebilenn ve düzelttirenler bizlerdik.
Avustralya, Bölgeye özel statülü temsilci atadığında özel statünün gelibolu yarımadası’nı nereye götüreceğini haykıran ve bu yanlıştan dönülmesini sağlayan da bizlerdik.
Yarımada konusunda Türk kamuoyunu provake eden İngiltere casusu bir gazeteciyi, işbirlikçisi diplomat ve yerli(!) gazeteci(!)yi deşifre ve ilan eden de bizlerdik.
Bu üçlünün biri hapiste, biri sürgünde, birisi de gazeteciliğe veda etmiş durumda ise sebepleri biz olmuşuzdur!
GELİBOLU’DA BİR MİLLİ POLİTİKA OLUŞMUŞ OLMALIYDI
Dilerdik ki, bunca hatadan sonra milli duruşun dikliği muhafaza edilebilsin!
Temenni ederdik ki bunca deneyimden sonra Dışişlerimiz bu konuda artık sırtımızı dönebileceğimiz bir milli tavır geliştirebilmiş olsaydı!
Fakat, heyhat!
Şu anda arzedeceğimiz yeni iki gelişme vardır ki, tam bir faciadır!
BU ÜLKEDE KİM EGEMEN? NELER OLUYOR?
Uluslararası alanda bizi alta alan ve Gelibolu’yu Kıbrıs’a çevirecek olan tavizler silsilesinin başlangıcı saydığımız; gayrı milli zihniyetin egemenliğinin nişanı bu iki gaflet affedilir, yenilir yutulur hatalar değildir.
Hata insana mahsustur. Fakat hatada ısrar şeytanın özelliğidir. Gaflete herkes gelebilir. Fakat sürekli gaflet ihanetten hafif bedel ödetmez.
Nedir bu gaflet örnekleri?
1. Birinci kabul edilemez yanlışlık; Avustralya Hükümeti ile Çanakkale Zaferi’ni birlikte kutlayacak olmamızı hükümetin kabul etmiş olmasıdır!
Çanakkale Zaferi’ni Kutlama ve Çanakkale Şehitlerini Anma Törenlerini, 18 Mart Şehitler Günü’nde Türkiye Avustralya ile birlikte organizDışişleri bakanımız da Çevre ve Orman bakanımız da Başbakanımız da kabul etmişler!
18 MART TÜRKLERİN ZAFERİDİR GÖLGELENEMEZ!
DÜŞMANLA ORTAK KUTLANAMAZ!
DİĞER MİLLETLER SADECE SAYGI DUYABİLİR!
Bunun aksini uygulamak, 18 Mart’ın Milli Kimliğini sıyırmak, içini boşaltmak, ruhunu öldürmek, tarihsel anlamını katletmektir!
Bu insanların dedeleri Gelibolu’ya çiçeklerle mi gelmişti? Neyi birlikte kutlayacağız, ya da anacağız? Bu ne saçmalıktır!
Çanakkale Şehitleri’nin huzurunda nasıl durup konuşacaksınız? Ne diyeceksiniz? Aslında yanlış yaptılar dedelerimiz mi?
Milli tarih nasıl okunacak? 18 Mart Milletin zaferidir; zaferimiz gölgelenemez!
Hükümeti bu utancı boynuna asmadan, yanlıştan dönmeye davet ediyoruz!
Bu ülkede enternasyonalistlerin ancak hayal edebileceği bu marjinal zihniyet bizden olan insanların kafasında nasıl yer bulabiliyor?
Anlamak mümkün değil!
2. Ve ikinci gaflet: Avustralya’nın ısrarla başvurduğu fakat yıllardır kabul edilmeyen bir uygulama yapılıyor şu anda. O uygulama şudur:
Türkiye’nin arkeolog ve savaş tarihi uzmanları resmi izinlerle alan araştırması yapamazlar Gelibolu’da.
İzin verilmez.
Neden? Uluslararası toplum(İngiltere, avustralya, italya, Fransa,…) hemen uluslararası yargıya giderler. Orada bizim hatıralarımız var tahrip edileceğinden endişeliyiz! diye.
Biz de kendi topraklarımızda kendi uzmanlarımıza araştırma yaptırtmayız, Uluslararası toplumdan çekindiğimiz için. Yargılama süreçlerinden korktuğumuz için.
Fakat ya yabancı arkeologlar?
YABANCI ARAŞTIRMACILARA GELİBOLU AÇILAMAZ
BU TARİHİMİZİ TEHLİKEYE ATMAKTIR!
ONURLU DURUŞUMUZU TAHRİF EDİCİLERE TESLİM ETMEKTİR!
Yabancı araştırmacılara yıllardır verilmeyen izin iki ay kadar önce verildi. Şimdi onlar bizim topraklarımızda resmi,izinle araştırma yapıyorlar.
Gelibolu yarımadasındaki, tarihin izlerini kendi lehlerine yok etmeyeceklerinden kim emin olabilir?
Kendi uzmanlarımıza yol açmıyorken yabancılara nasıl tarihimizi teslim ederiz?
Hem de siyasi tarihin bu kadar sıcak bir sahasını…
Şimdi misket bombası attığı iddiası ne olacak İngiltere kuvvetlerinin?
ARTIK YETER! DAHA FAZLA KENDİMİZİ AŞAĞILAMAYALIM!
Yabancı kuvvetlerin mühürlü depolarında bulunduğu iddia edilen gaz bombaları ne olacak?
Emin olabilir misiniz bir şey olmayacağından?
Bu ne acizliktir?
Bu teslimiyetçi ve milletimizi aşağılayan uygulama derhal durdurulmalıdır.
Milletimiz kendisini öz yurdunda garip hissetmekten kurtulmalıdır!
Tartışmasız bir şekilde Tüm milletimizi rencide edecek bu talihsiz iki yanlışlıktan en kısa zamanda dönülmesini umutla bekliyoruz!
Bu görüntü bize yakışmıyor.30.06.2010
Bir yanıt yazın