DERT KATAR KATAR…

DERT KATAR KATAR…

Osman ARSLAN

Herkes anlamaya çalışıyor: “Katar’da neler oluyor? Ne oldu da aniden Ortadoğu’nun en büyük diplomatik krizi çıktı?”

Önce iddiayı anlayalım: Suudi Arabistan ve Mısır, Suriye’de DAEŞ’i destekleyen El Nusra’ya (Şam’ın Fethi Cephesi’ne) ve iki ülkenin de terörist kabul ettiği İhvan-ı Müslimin Hareketine finans sağlamakla suçluyor. Bahreyn, İran yanlısı gruplara destek verdiği iddiası ile tavır alıyor. ABD ise Mayıs Sonunda Katar Emiri El Temim Es Sani’nin resmi sitelerinde yayınlanan “Trump kalıcı değil, İran’la gerilmeyelim, Hizbullah ve Hamas’a destek olalım” açıklamalarından rahatsız.

KARA PROPAGANDA

Katar, bu açıklamanın bir siber saldırı olduğunu, diğer iddiaların da ‘kara propaganda’ olduğunu dile getirdi.

Fakat kim inanır? Kuzuyu yemeye karar verenlerin ‘suyu bulandırdın’ demesinden başka anlamı yoktu olanların.

Zamanlamanın Trump’ın ziyareti sonrasına denk gelmesine Trump’ın twetter hesabından bu konuların Suudi Kralı ile görüştüğünü açıklaması da eklenince, olayın bir ABD güdümlü girişim olduğu ortaya çıktı.

SOROS DÜNYASI

Pekiyi neden yaşanıyor bu olaylar?

Bilindiği gibi adı ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ olan çalışma, önce Türkiye ile birlikte yapılmak istendi. Türkiye, kendi milli menfaatlerini zedelediği noktalarda karşı koyunca Türkiye dışlanarak bir süredir başlatılan ‘Turuncu Devrimler’ silsilesinin Ortadoğu versiyonu olan Soros devrimleri, ‘Arap Baharı’ adıyla yaşatıldı ‘Genişletilmiş Ortadoğu’ya.

KÖRFEZ’DE BAHAR OLMADI MI?

Bununla birlikte hep soruldu: Arap Baharı Körfez ülkelerinde neden yaşanmadı, diye. Oysa gerçek bu değildi. Kral Selman’ın işbaşına gelmesi, 1925 yılından beri iktidarda olan Suudi Hanedanı’nın düşmesi, Selmanoğulları Ailesinin iş başına gelmesi demekti. Hanedanlıklarda, iktidar sülalesinin değişmesi, devletin el değiştirmesi demektir. Aynı hanedan değişiklikleri Ürdün’de de yaşanmıştı. Körfez ülkelerinde halk hareketi biçiminde olmayıp saray darbeleriyle yaşanınca devrimler fazla etki yaratmadı. Yeni hanedanlar, bütün eski hanedan ailesi ve yandaşlarını devletlerinden söküp attı.

Yani aslında Arap Baharı, Körfez’deki bu ülkelerde de yaşanmıştı. Geriye başarılı olamadıkları Türkiye dışında bir ülke daha kalmıştı: Katar.

KATAR BAHARI MI?

Ve bu olayla Katar için de düğmeye basıldığı anlaşılıyor. Katar, BOP’u tamamlamak için önemli ve son halkadır. Önemlidir; çünkü Körfez’in ‘Sermaye Piyasası’ Katar’dadır. Katar, Osmanlı’yı sırtından vurmamış, aksine Osmanlı ordularını 1916’ya kadar topraklarında tutmuş, İngiliz İşgaline direnen İbn-i Temim Sülalesinin yurdudur.

Nitekim aynı sülale iş başındadır. Türkiye kendi mirasına yönelince, dedelerinin yolunu Şeyh Es Sani de izlemiş, Türkiye’ye elinden gelen desteği sağlamıştır. Belki de Türkiye’nin, BOP gereği kendisine verilmek istenen şekle karşı 15 Temmuz ve sonrasındaki direncinde, Katar sermayesinin hatırı sayılır katkısı olmuştur. Şimdi de Türkiye, Körfez’in son kalesini ABD’ye teslim etmek istemiyor. İbn-i Temim Hanedanlığı giderse bağımsız tavrı olan Katar gidecek, ABD kolonisi bir sülale iş başına gelecektir çünkü.

TÜRKİYE-RUSYA-İRAN DAYANIŞMASI TUTUNUR

Bu nedenle Türkiye aktif rol üstlendi. Bu konuda Rusya ve İran’la kurduğu bağı muhafaza ederse Katar’ı kurtarabilecektir. Bu ortak tavrın arkasından hemen 5 bin asker göndermesi, bundandır.

“Başarabiliriz” diyoruz. Çünkü Arap Baharı sürecinde İngiltere-AB-ABD birlikte idi. Fakat önce AB ve AB ve ABD İngiltere’den ayrıldı, Sonra Trump işbaşına geldikten sonra ABD ve AB(Almanya)’nin arası açıldı. Dikkat edersek Katar krizinde Avrupa ve İngiltere susuyor. ABD yalnızdır ve Rusya-İran-Türkiye bloku etkili olabilir.

Trump da ABD’nin tek başına hareket ettiği bir dünya istiyor zaten. Dünyayı dizayn ederken de ‘eldekilerden’ hareket ediyor.

FİRAVUN DÖNÜYOR MU?

Aslında yeni Dünya’yışekillendirirken ‘kuklası küçük Türkiye’yi’ kurabilseydi Türkiye’yi merkez alacaktı ABD. Ancak Türkiye ele geçmemiş, 15 Temmuz sonrası ne AB’ye ne ABD’ye eyvallahı olmayan bir tavır almış, bağımsızlığına kavuşmuştu. Türkiye’nin peşi elbette bırakılmayacaktı. Fakat proje de beklemiyordu.

Olup bitenlerden anlıyoruz ki ABD, revize ettiği planında Türkiye’yi Mısır’la ikame etmiş, projesinin merkezine Mısır’ı almıştır. Anadolu yerine Nil çevresi odak alınmış görünmektedir. Mısır’da ‘ezilen halkın’, tabiri caizse Musa’nın mirasıçiğnenirken, Firavun soyunu temsil eden Sisi işbaşına getirilmişti. Firavun, Trump eliyle yeryüzünde yeniden büyük rol üstlenmeye kalkışıyor böylece. Aslında bu durum, ABD bakımından bir geri çekilme anlamı da taşımaktadır.

‘GÜVENLİK YAYI’ NE İÇİN?

ABD’nin, Mısır merkezli aldatıcı yeni propagandası diyor ki Körfez ülkelerine: “Yayılmacı Türklerden ve Terörist Şii İran’dan sizi korumak için Hatay’dan Basra Körfezine ulaşan bir ‘Güvenlik Yayı’ kuralım. Böylece Türklerin önünü keselim, İran’ı durduralım.”

Aslında bu güvenlik yayı proje ile İsrail geniş bir tamponla sarılarak korunmuş oluyor. Bölünmüş Arapların coğrafyasında Filistin Devleti de başka bahara kalmış oluyor. Türkiye ise kendi coğrafyasında yalıtılıyor. Mirası yok ediliyor.

KATAR SÖKÜLEN İLK ÇİVİ OLSUN

Bu proje, Türkiye’nin Kürt Koridoruna izin vermemesi, Şii Koridoru’na da müdahale edeceğinin netleşmesi üzerine ABD tarafından C Planı olarak geliştirilmiş durumda.

C Planına da Katar’a verdiği destek ve Rusya-İran işbirliği ile engel olabilirse bu, yalnızlaşmış ama güçlü ABD’nin bölgeden sökülmesi için ilk çivinin çıkması demektir.

İnşallah o çivinin adı Katar olur. Osmanlı en son oradan ayrıldı, Mehmetçik ilk oradan başlar…

DERT KATAR KATAR

Ortadoğu’da dert katar katar. Katar bunlardan sadece birisi. Kukla çok, Devlet görünümlü sömürge çok, terör örgütü çok, dini görünümlü piyon örgütler çok. Haliyle sürekli yeni senaryolar kurulmaya gebe bir coğrafyadayız. İki asırdır kendileriyle oynanmasına alışmış figüranlar eliyle Türkiye’nin başına daha çok çorap örebilirler.

C planı tutmadı, D planı da tutmadı… Sonunda ne olur?

Kuşkusuz, bu kadar büyük bir değişiklik, hiç dilemeyiz ama ABD’nin elinden Dünya’nın çıkması, ancak bir Dünya Savaşı ile olabilir. Kolay olmaz.

Böyle bir felaketin işaret fişeği ise Sünni- Şii Savaşı olacaktır. Ve Türkiye, ne olursa olsun mezhepler savaşına bulaşmamalıdır.

Yeni dönemde ‘din eksenli operasyon’ yoğunlaşacaktır. Bunu Trump’ın gezisinden anlıyoruz: Roma, Kudüs ve Hicaz’dı ilk gezinin adresleri… Yani, üç dinin merkezine seyahat etti.

İSLAM SAHİPSİZ

Peki bu ziyaretlerden ne elde etti?

Sonuçlarından anlıyoruz ki, Papalık da, Kudüs de bir ajandaya sahipti ve ABD’ye beklentilerini sundu. Oysa Arabistan, konuşulanları emir telakki etti. Gereğini yapıyor.

Acı olan da bu. İslam’ın temsilcileri değil masadakiler.

Öyle olsa, bir haram ayda, ‘savaş açma’ anlamına gelen bir hareketi Müslüman Müslüman’a yapar mıydı?

ROMANLARDA TEHCİRİN YOLCULUĞU

  • 2.1Bin Görüntülenme Sayısı

Cumhuriyetçiler ve Demokratlar

  • 1.7Bin Görüntülenme Sayısı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hakkımda
Hakkımda
Merhaba. Bu sayfalarda birlikte olmaktan son derece mutluyum. Hoş geldiniz. Hayat yolundayız. Her birimiz ayrı bir mecradan, farklı bir maceradan geliyoruz...

Site Toplam Ziyaretçi: 364

Son Yüklenenler

Paylaşımlarımdan Haberdar Olmak İster misiniz?