1915: ANADOLU’DA MÜSLÜMANLARIN YAŞAMA HAKKI VE ONURLU MÜCADELESİ
“SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMI YASA TASARISININ KABULÜNE KARŞI TÜRKİYE SES YÜKSELTSİN!
DİASPORANIN JENOSİD İDDİASINA YAŞAMA HAKKI İLE,
BÜYÜK FELAKET YALANINA ONURLU MÜCADELE İLE CEVAP VERİLSİN ! ”
5 Mart Cuma Günü ABD Dış İlişkiler Komitesi, Türkiye ile ilgili bir karar aldı: Sözde Ermeni Soykırımı’nı kabul etti. Buna göre; 1915-1923 yılları arasında Türkiye’de 1.5 Milyon sivil Ermeni katledilmiş ve 500 bin Ermeni de zorunşlu göçe tabi tutularak Ermeni toplumunun Doğu Anadolu’daki 2500 yıllık varlığına son verilmiştir.
1915 Olayları üzerine Tarihsel gelişmeleri belgeler ışığında özetlersek, şunları söyleyebiliriz:
Tarih boyunca Ermenilerle Müslümanlar iç içe ve barış içinde yaşamıştır. Roma ve Bizans döneminde dindaşlarının zulmünden yakınan Ermeniler Selçuklu Devletine sığınmıştı. Selçuklu Devletinin medeni yaklaşımı tarihin örnek saygı ve özgürlük uygulamalrıdır. Sonrasında Osmanlı Döneminde Fatih Sultan Mehmet tarafından Ermeniler korundu, İstanbul’da bir Ermeni nüfus bile yokken Kiliseleri oluşturularak devlet eliyle Ermeni Ortodoks kilisesi kurumlaştırıldı.Fatih Sultan Mehmet tarafından Ermeniler İstanbul’a bu dönemde yerleştirildi. Osmanlı Toplumunda Ermeni toplumu o denli iç içe bir halktı ki Batı onlara ‘Hıristiyan Türkler’ demiş, Osmanlı devleti ve toplumu da ‘millet-i sadıka’ diye anmıştı. Ermenilerle Türklerin Osmanlı topraklarında kazandığı barış içinde bir arada yaşam kültürü tam bir gurur tablosuydu.
Fakat, Ermeni toplumunda, dış güçlerin ektiği ayrılıkçı düşünceler ve bunda Yabancı Özel Okullarda yetişen Ermeni genç öncülerin örgütçü ve ayrılıkçı hareketi; ayrılıkçı düşüncelerle beslenen Ermeni gençlerinin terörist eylemleri, Rus ve Ermeni kaynaklarında yer alan Osmanlı Devletine yönelik Ermeni terör eylemleri aracılığı ile nefret tohumlarının ekilmesi, Birinci Dünya Savaşına girmiş Osmanlı devleti’ni içeriden vurarark Rıs işgaline zemin veren ve zaaf oluşturan Ermenilerin 1 milyona yakın Müslümanı katletmesi üzerine buna mukabele etmek isteyen Müslüman halk karşı kıtallere girişmiştir. Osmanlı Hükümeti bir yandan bu kıtalleri yapanları yasadışı ilan etti ve cezalandırdı, diğer yandan iç savaşa dönüşen çatışmaları önlemek için, azınlıkta olan Ermenileri korumanın tek yolunu buldu: Mal ve canlarını garanti ederek geçici olarak zorunlu yer değiştirme kanunu çıkarttı. Nitekim Osmanlı Hükümeti, tehcire uğrayan Ermenileri şartlar normalleşince yeniden topraklarına dönmeye çağırdı.
Gelişmelerin bu şekilde yaşandığının kanıtı sadece dönemin Osmanlı Devlet Arşivleri değildir: Bugünkü Ermenistan Devleti arşivi, Rus Arşivleri, İngiltere ve Fransa arşivleri de bu durumu doğrulamaktadır. 1915 yılında Doğu Anadolu’da iki toplum arasında karşılıklı kıtaller olmuş ama bir soykırım yaşanmamıştır. Bu kıtallerde de Ermeni terör eylemleri ve katliamları kıyaslanamayacak ölçüde ileri ve acımasız düzeyde gerçekleşmiştir. Bu dönemde Osmanlı Devletinin üst düzeyinde yönetici olan Ermeniler de bulunmaktaydı. Doğu Anadolu’da Ermeni Valiler ve yöneticiler de iş başındaydı. Böyle bir ortam soykırım ortamı değildir.
Ermeni Sorunu ve ABD kararına dair siyasal değerlendirmeleri ise şöyle yapabiliriz:
1. Sözde Ermeni Soykırımı Yasa Tasarısı bir Ermeni Diasporası politikasıdır. Tarihsel ve bilimsel bir iddia olmaktan öte ideolojik bir savdır. Ermeni toplumu ve Ermenistan devleti varlık ifadesini bu olaya yükledikleri yalan anlamlar üzerinden dünyaya anlatmaya çalışmaktadır. Özellikle Müslüman Doğu’nun tek Hıristiyan toplumu olan Ermeniler Batı Dünyası’na ‘İsa’nın yetim halkı’ mazlumluk imajını 1915 olaylarını trajedi olarak yansıtarak yapmaktadır. Varlıklarını temellendirdikleri bir gerekçe olduğu için bu iddiayı bir ‘iman’ gibi savunmaya devam edeceklerdir.
2. Bu nedenle de Diaspora’nın Türkiye-Ermenistan yakınlaşmasından rahatsız oluşunu yadırgamamak gereklidir.
3. Tasarının Dış İlişkiler Komitesinden geçmiş olması ABD Temsilciler Meclisi’nden geçeceği anlamına gelmez. Bundan önce 1975, 1984, 2000 ve 2007 yıllarında benzer gelişmeler oldu ve tasarı kabul edilmeden geri döndü. Temsilciler Meclisi’nden geçse Senato aşamasında ABD başkanı tarafından engellendi. Bu tasarının bu dönemde de geçmeyeceği kanısındayız. Özellikle ABD’nin seçim atmosferi de yokken hiç de olabilecek bir gelişme değildir.
4. Tasarı komite’de 23’e-22 ile geçmiştir. Bu bıçak sırtı oy, Temsilciler Meclisi’nde 435 oyun 248’ini alabilecek gücü Obama desteğini görmeden bulamaz. ABD Dışişleri Bakanlığı Yasa’nın çıkmasına karşı olduğunu açıklamıştır ve geçen yıl Obama, 24 Nisan konuşmasında soykırım tabirini kullanmayarak diasporayı üzmüştür.
5. Ermenistan ile Türkiye’nin yakınlaşması süreci ABD’nin desteklediği bir politik süreçtir. ABD ve Ermenistan’ın bu dönemde istemeyeceği bir şey, ilişkilerin gerilmesidir.
6. Türkiye Ortadoğu denkleminin payı değil, paydasıdır. Bölgenin vazgeçilmezidir. Ve en güçlü devletidir. Öyleyse Türkiye ABD karşısında durumunun farkında bir dik duruş sergilemelidir.
Neler Yapılabilir?
1. Türkiye, derhal ABD yasal sürecine paralel olarak Ermenistan ile yapılan uluslar arası anlaşmaların onaylanması için TBMM’de görüşme açmalıdır. Konuyu meclise indirmesi ve ABD’de görüşülen sözde soykırımı yasa tasarısının onaylanması karşısında gündem yapması gereklidir.
2. Türkiye, Mecliste yapılan bu görüşmelerde tehcir yıllarında yaşanan; yaklaşık 4 milyon müslümanın Anadolu’ya sığınmasına dair dramları gündemleyerek gerçek mağdurların kimler olduğunu vurgulaması anlamlı olacaktır.
3. Türkiye’nin doğu sınırı halen; Lozan’dan bu yana ABD tarafından tanınmamıştır. ABD’nin Türkiye’nin Doğu sınırını tanıması için girişimler başlatılmalıdır.
4. Elbette refleks önemlidir, fakat Türkiye artık savunmada kalmaktan kurtulmalıdır. Bu konuda tam bir özgüvenle Türkiye’yi suçlayanların yüzüne gerçekleri vurmalıdır. ABD’nin Kızılderili katliamını dile getirmek gereklidir. Ermenistan’ın Hocalı ve Karabağ katliamlarının da dile getirilmesi gereklidir. Yüzyılın başında yüzde seksenbeş Azerbaycan Türkü’nün yaşadığı ‘Revan’ ili, revani tatlısının vatanı toprakların, nasıl ‘sıfır Türk’ noktasına geldiği de sorulmalıdır.
5. Türkiye özellikle savunma sanayii sektöründe 45 Milyar dolarlık ticaret hacmi sürdürdüğü ABD’li şirketlere bu düşmanca tavra rest olarak siparişleri iptal edeceği ihtarını verebilmelidir.
6. Türkiye Dünya çapında Ermeni Diasporasının iddialarını boşa çıkarmak üzere sivil kuruluşlar üzerinden 1915 olaylarının gerçeklerini anlatma çalışmasını başlatmalıdır. Kültürel olarak Türkiye kendi tezinin baskın hale geleceği propagandayı başlatmalıdır. Devletimiz, bir baskı grubu olan diasporanın yüzde biri yayın bile yapabilmiş değildir. Böyleyken hangi olumlu sonucu umabiliriz?
7. 1915 olaylarında Müslüman halkın Türkiye’deki durumunu özetleyecek bir slogan başlık bulunmalıdır. Diaspora ‘Jenosit ve Büyük Felaket’ sloganları üzerinden gitmektedir. Türkiye’ye önerdiğimiz başlık ise ‘1915 Yaşama Hakkı ve Onurlu Mücadele’dir. Bu kavramlar karşı hukuksal iddiayı ve gerçek tarihsel durumu ifade etmektedir.
8. ABD’nin, Türkiye’nin ortaklığını kaybetmeyi göze alması imkansızdır. Öyleyse bu karar Türkiye’yi değil ABD’yi sıkıştırmaktadır. Bu nedenle de Türkiye sesini yükseltmenin zamanını yakalamıştır.
Bir cevap yazın