FİL

FİL

Osman ARSLAN

Belki bir yıl olmamıştır. Rahmetli Yavuz Aslan Argun Ağabey işyerime gelmiş, beni de görmek istemişti. Bir yuvarlak masa etrafındaki sohbette değerli hemşerisi Celal Mümtaz Akıncı da bulunuyordu. O akıcı konuşması, o tatlı sohbetinden hiçbir şey kaybettirmemişti yıllar. Hafızasının diriliği anlattığı anılardaki ayrıntılardan, yeni çıkan eserleri okumaya devam ettiği yaptığı göndermelerden anlaşılabiliyordu.

RAHMETLİ YAVUZ AĞABEY’İN VASİYETİ

Elini elimin üstüne koyarak “Evladım, demişti, belki görüşürüz, belki görüşemeyiz. Senden bir isteği var bu ağabeyinin: Yazmayı bırakma sakın. İhâtâlı ve ikna edici yazıyorsun. Sen mutlaka yaz, daha çok yaz kardeşim. Tamam mı?” İlhan Azaklı kardeşimden yüreğimizi yakan vefat haberi gelince, bu; onur verici iltifatla yazıları seyreltmemden dolayı ‘çıkışma’ arası nasihati canlanıverdi kafamda. Vefatından, kendime vasiyet niteliğinde bir vazife çıkardığım bu mesajını da hatırlayarak, yazıma vefalı dava adamı, değerli Yavuz Ağabeyimizi anarak başlamak istedim.

O, bugünkü millet zaferlerinin temeline harç olan çileyi çeken diğergam hak ve millet aşığı büyüklerimizden biriydi. Nekahet döneminde ziyaret teşebbüsümüze mukabil, bize iletilen “Ziyaret kabul etmiyor, arkadaşlarım beni bu halimle hatırlamasınlar istiyor” kararına saygı duymaktan başka yapacak bir şey yoktu. Ayrıca üzgünüm ki cenaze merasimine katılmak da benim için mümkün olmadı. İnşallah dualarımızda her zaman yaşayacak.

Allah rahmetiyle muamele eylesin. Mekanı cennet olsun.

KİM BU RAHİP BRUNSON

Rahip Brunson krizinin derinleşmesi, üzerine durmaya değer bir konudur. Brunson için ABD neden delirdi?

Afrin, Münbiç, Kandil, Sincar.. Türkiye’nin kontrolüne geçti, ABD bu kadar köpürmedi. Beslediği PYD teröristlerinin binlercesi ABD’nin taşıyıp yerleştirdiği yerlerde öldürüldü, bir o kadarı yakalandı, bu kadar gerilmedi. Kırk yıldır desteklediği, emek emek büyüttüğü PKK ülkeden süpürüldü, kalanlar sindirildi, bu denli çıldırmadı. Öyleyse, neydi Rahip Brunson’un önemi ki Türkiye’ye gibi bir stratejik müttefikini bu kişi için karşısına aldı.

ALMANYA’NIN YÜCEL’İ ABD’NİN BRUNSON’U

Hatırlıyoruz ki Almanya da bütün gelişmeleri ‘kaygıyla izlerken’, Deniz Yücel adlı vatandaşı gazeteci tutuklanınca kıyameti koparmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yücel için “Alman Ajanı, Almanya yargılanmalı” demişti. Sonradan iki ülke arasında daha güçlü olan bağlar ve arabulucu girişimleri bir uzlaşı ile Yücel’in tahliyesi, iki ülkenin uzlaşısı ile sonuçlanmıştı. O tarihten bu yana Almanya Türkiye’nin işlerine hiç olmazsa alenen ‘burnunu sokmuyor.’ Almanya ile defter kapanmış gibi, ama Ajan Yücel’in anlattıklarının Almanya gibi ABD için de sorunlar doğuracak nitelikte olduğu biliniyor.

“SATILMIŞ GAZETECİLER” DEDİ VE ÖLDÜ

Üstelik tam da bu kritik dönemde garip bir gelişme yaşandı: Önemli bir gazeteci, Batılı gazetecilerin CIA tarafından kontrol edildiğini ifşa eden ve isim isim deşifrelere başlayan “Satılmış Gazeteciler” adlı kitabın yazarı Udo Ulfkotte odasında ölü bulundu. Ulfkotte, “CIA’in Türk dostları” olduğunu söylediği, Türkiye’de faaliyet yapan ve CIA kuruluşlarından Atlantic Bridge’de yer bulan gazetecileri de açıklamaya başlamıştı.

PAPAZ GÜNAH ÇIKARDI

Şimdi gelelim ev hapsine alınan Brunson’a. ABD vatandaşı Rahibin yönetici düzeyinde bir CIA ajanı olduğu ve terör örgütleriyle kurduğu bağ, sağladığı destekler olduğu, üstelik planlayıcı düzeyinde terör örgütleriyle çalıştığı artık Türk devleti tarafından biliniyor. Yani, “Papaz günah çıkarttı.” Her şeyi anlattı. Bu, demektir ki ABD zor durumda.

NAMLU TERSİNE DÖNDÜ

ABD yargılanarak ceza almaktan korkuyor. Hani, koynuna elleriyle yerleştirdiği “El Kaide” yi 11 Eylül sonrasında “sen destekledin” diyerek Libya ve İran’a ambargo, Afganistan ve Irak’a işgaller yaparak BM desteğinde NATO cezaları kesmişti ya… Hani, Özgür Suriye Ordusu için yüklenen silahları “DAEŞ’e gidiyordu” diye Atlantik Bridge gazetecilerine manşet yaptırıp Türkye’yi “terörü destekleyen ülke”, Erdoğan’ı “diktatör” diye yaftalayıp uluslararası mahkemelerde mahkum ettirecek, böylece eli ayağı bağlanmış, siyasete güveni bitmiş kamuoyu oluşturup Türkiye’de darbe koşullarını hazırlayarak 15 Temmuz’da milletin tepelediği FETÖ kuklaları eliyle “bizim çocuklar”ına bir darbe daha yaptırıp Türkiye’yi avucunun içine iyice alacak ve limon gibi sıkacaktı ya… İşte o namlu tersine döndü de o nedenle köpürüyor ABD.

ALLAH’IN İŞİNE BAK

Allah’ın işine bakınız: O ki tuzak kuranların tuzağını boşa çıkaran, O ki tuzak kuranların en hayırlısıdır; şimdi ABD’nin kendisi yargılanmaktan korkuyor. “Terörü destekleyen ülke” olacak, itibarı dışında darbe ve işgal girişimlerinin maddi bedelini Lahey Adalet Divanı’nda ödemeye mahkum edilecek. PKK, PYD, YPG, FETÖ… Bütün terör organizasyonlarının altından çıkan ABD, 15 Temmuz tuzağından kurtulduktan sonra ABD’nin başına bela olacak. NATO zirvesindeki “Bütün paraları ben ödüyorum” hırçınlığının, Arap ülkelerinden haraç kesmeye başlamasının altında işte bu korkusu var. Tarihin en büyük cezası kesilmeden, başka yaptırım ve tehditlerle Türkiye’yi durudurmak son çaresi.

Türkiye, sadece FETÖ elebaşı Gülen’i verirse bu hamlesini yapmayabilir. Aksi takdirde ABD yeni bir bela ile karşı karşıyadır. Bu ise ABD’nin gayrı meşru İsrail politikalarının da mahkum edilmesi anlamına gelecektir. Üstelik bu, ABD açısından ikinci sabıka olacaktır. Bunun ilk örneği bir Güney Amerika ülkesinde, Nikaragua’da yaşanmıştı.

LAHEY’İN NİKARAGUA KARARI

Uluslararası Adalet Divanı’nın belki de dünyanın yeniden şekillenmesine yol açan kararlarından biri ABD’nin Nikaragua’da militer ve paramiliter faaliyetlerini mahkum eden kararı olmuştur. ABD, Türkiye ile benzer şeklide Nikaragua’daki ‘Kontra’ terör örgütünü desteklemiş, sınırına terörist yığmış, bölge açmış, silah vermiş, terör Olayları çıkartmış, darbe planlamı, siyasi iktidar devirmişti. Nikaragua da Türkiye gibi bu desteğin engellenmesini aksi taktirde meşru müdafaa hakkını kullanacağını duyurmuştu. Sonrasında açılan davada Uluslararası Adalet Divanı ABD’nin yüklü miktarda tazminat ödemesine hükmetti. Bu para ödenmedi. Çünkü ABD “bir şekilde” Nikaragua’yı ikna etti ve hükümet şikayetinden ve alacağından vazgeçti. ABD, Nikaragua hükümetinin vazgeçmesini aklanma olarak görse de, alnında bu leke durmaktadır.

KARARIN KENDİNDEN BÜYÜK SONUÇLAR

Doğrusu Lahey’in Nikaragua kararı, “kendinden büyük” sonuçlar doğurdu. ABD ve İngiltere, 11 Eylül saldırılarından sonra Afganistan’a müdahale kararını Nikaragua kararındaki “Saldırıya uğrayan devletin meşru müdafaa hakkı doğar” hükmünden meşruiyet elde ederek 11 Eylül sonrası müdahalelerini yaptı. İsrail’in Flistin’e müdahalelerinde kendisini savunurken BM nezdinde ortaya koyduğu, Türkiye’ninse “o kapsama girmediğini savunduğu” “meşru müdafaa hakkı”nın dayanağı da aynı Nikaragua kararıydı. Fakat hiç kuşku yok ki Brunson’un elimize verdiği koz, Türkiye için meşru müdafaa hakkını kanıtlayıcı, ABD’yi bir kez daha mahkum ettirecek nitelikte bir kozdur.

Aslında bizce ABD, köşeye sıkışan kediyi oynuyor. Üzerimize sıçraması ondan. Aslında buna şahsen ben seviniyorum. Çünkü bu bir şeyi kanıtlıyor: Ellerindeki kartları tüketmişler, başka koz ve güçleri kalmamış ki açıktan yaptırım uygulama yoluna gidiyorlar. Türkiye’ye eskisi gibi operasyon yapacak imkanları kalmamış. Devletin ve toplumun kritik kanalları temizlenmiş demek ki.

ABD DÜŞMANIMIZDIR

Bunu hep söyledik. ABD düşmanımızdır. Ha gizli savaşmışız, ha açık. Eğer bağımsızlık bir vazgeçilmezse bunun bedelini ödemeyi göze alacağız! Dolar yükselirmiş! ABD’nin peyki Türkiye günlerinde dolar sürünüyordu sanki!.. Yarı aç, yarı tok yaşarız; ama vatansız, bayraksız, onursuz yaşayamayız. Böyle bir dünya yok.

Türkiye’de bir “devlet aklı” olduğuna dair inancımızı yazdık çok kez. O devlet, sandığımız veya umduğumuz gibi bir akla sahip değil.

FİL’İN İŞLERİ

Türk devleti bir fil gibi; çok akıllı, çok ağır, çok güçlü ve çok acımasız.

Bakıyorsunuz bir cemaat adı altında terör örgütü elli yıl gergef gergef çalışıyor, tam işi bitirdim diyor; bakıyor ki kendisinin iş bitmiş. Örgütü darmadağın, yapılanmaları içten dışa doğru çöküyor. Devletlerden zenginiz diyen örgütün 250 milyar dolardan fazla parası ve varlığı devlete geçiveriyor. Elli yıllık bina çöküyor.

Bir cemaatin, değil devlet, bir bakanlık bile elde etmesi eşyanın doğasına aykırı bir durumken; balkıyorsunuz şu şu bakanlıklar bizim diyen cemaatler iki ayda sıfırlanmış.

Bir Cem Uzan vardı; kimse Uzanları bitiremez deniyordu. Öyle güçlüydüler. Hatta Demirel sonrası boşluğa talipti. Motorola’yı bile dolandırmışlardı. Bir de parti kurmuş seçimlere giriyor, döner ayranla oy topluyorlardı. Akıl almıyordu; devlet niçin yolsuzluklarına göz yumuyor Uzanların, diye. Nedenini zamanla anladık: Eğer Uzan’ın Genç Partisi yüzde 7,5 alamasaydı DYP de MHP de barajın altında kalmayacak; AK parti yüzde 32’lerle tek başına iktidar olamayacaktı. Uzanları temizleyebilecek tek dinamik de, mazlumların, fakirlerin sözcüsü olarak yürüyen AK Parti idi. Denkleme bakınız: Sadece Uzanlar değil, PK, FETÖ temizlendi, temizlik devam ediyor; devlet sistemi değişti; tarih değişiyor.

İÇERİ SAĞLAMA ALININCA

Daha yüzlerce örnek sayılabilir. PKK bunlardan birisi. Günü geldiğinde hesabını kesmesini bilen; şaşırtıcı bir millet Türkler ve farklı bir işleyişi var Türk devlet aklının.

Şimdi de sırası gelenler var. Geçen yazımızda söylediğimiz gibi biri CHP. Elbette CHP’yi de kaybeden ABD’nin artık Türk iç siyaseti için umudu yeni bir kurguya kadar tükenmiş olacak.

Fil hedefini seçmiş; sıra ABD’ye ondan sonra gelmiş olacak. İçeriyi sağlama aldıktan sonra.

ROMANLARDA TEHCİRİN YOLCULUĞU

  • 2.1Bin Görüntülenme Sayısı

Cumhuriyetçiler ve Demokratlar

  • 1.7Bin Görüntülenme Sayısı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hakkımda
Hakkımda
Merhaba. Bu sayfalarda birlikte olmaktan son derece mutluyum. Hoş geldiniz. Hayat yolundayız. Her birimiz ayrı bir mecradan, farklı bir maceradan geliyoruz...

Site Toplam Ziyaretçi: 276

Son Yüklenenler

Paylaşımlarımdan Haberdar Olmak İster misiniz?