HABİL MİSİN KABİL Mİ?

HABİL MİSİN KABİL Mİ?

Osman ARSLAN

Kurban, Adem’in iki oğlu Habil ve Kabil’in hikayesi ile başlar. Yani ilk insan ile. Farklı görüntülere bürünse de kurban, insanlığın ilk gününden beri var olagelmiştir. Haliyle, tarih öncesi veya sonrası; ilahi dinler veya putperest dinler; Aztek veya eski Çin uygarlığı; hangi yere ve döneme bakarsak ‘kurban’ı görürüz. Kurban derinlemesine tarih boyunca ve yatay olarak yeryüzünün her noktasında bir inanç olarak vardır. Sadece dini metinler değil; arkeoloji, antropoloji, mitoloji, tarih ve sosyoloji ortaya koyuyor ki Kurban insanlığın en köklü ve anlam yüklü ortak ritüelidir.

UZLAŞI TASARIMINA ESİN KAYNAĞI

Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar ‘Kurban’da buluşurlar. Beşeri dinler de; totemik, etik ya da retorik nitelikte olsun kurbanda uzlaşırlar. Fırkalar, mezhepler ve meşrepler rasında ihtilaflar boldur, ama kurbanın varlığı bir kabuldür. Aleviler ve Sünniler kurbanda birleşirler. Bu güçlü birlikteliği başka bir olguda bulamıyoruz. Öyleyse insanlığın bu en geniş ortak paydası üzerinden bir ‘uzlaşı tasarımı’ geliştirilemez mi? Kurban, bu bulunmaz evrensel algıya, yerleşik gücüyle, insanlığa barış içinde bir gelecek kurma mesajını taşımak üzere kendisinden istifade edilmeyi bekliyor. Kurbanın bu evrensel manasını dile getirecek bir söylemle doğacak felsefi çıkış, insanlığa çok şey katacaktır.

MÜMİN PSİKOLOJİSİ

Kur’an’da biz insanoğluna aktarıldığına göre Yüce Allah, Habil’in kurbanını kabul ederken Kabil’in kurbanını reddeder. İkisi de birer can kurban etmiştir oysa. Fakat Habil, ‘en iyisinden’ ikram etmiştir ve o nedenle kabul edilmiştir Kurbanı. ‘En iyisinden ikramın psikolojisi’ nasıl ise Allah onu beklemektedir Kurban veren kulundan. ‘En iyisinden’ vermek için ‘sevmeniz’ gerekir. Sonra, ‘üstün tutmanız’ lazımdır ki en iyiyi layık görün O’na. Dahası, ‘verince mutlu olmanız’ gerekir ki en iyisini vermeye çalışın. İşte bu Allah’ın dilediği ‘Kurban verme psikolojisi’ yani Mümin psikolojisidir.  Bu duygular içinde kesmiyorsak, Kurban kesmeye de gerek yoktur. Kurban ibadetinin bu boyutu Habil sonrasında İbrahim peygamber (AS) örneğinde de temel mesaj olarak verilecektir: En değerli varlığı, en sevdiği evladı olan İsmail’i kurban etmeye davet eden ilahi çağrı karşısında İbrahim Peygamber ‘en değerli olanı’ Kurban etmekten tereddüt etse idi ‘bir Kabil de O’ olacaktı.

İBADETİ KİRLETEN NİYET BOZUKLUĞU

Kabil’in kurbanıyla reddedilen, aslında ‘formalite yerini bulsun, malımdan da önemli bir kayıp olmasın’ diyerek verilen ‘kötü ikram’ olmaktadır. Niyetin bozukluğu ile kirletilen ibadet belki de yerine getirilmemesinden daha da kötüdür. Aslında bu ‘temel içgüdü’ ‘mal sahibi olma’ yani ‘mülkiyet edinme’ veya ‘servet biriktirme’ güdüsünden başka bir şey değildir.

HABİL MİSİN KABİL Mİ?

Diğer yandan şuna da dikkat edelim: Mal saklama, gizli gizli biriktirme, sahip olduğu servet bilinirse ‘daha çok hayır yapmak zorunda kalacağı’ korkusu ile mütevazı yaşayan kişi ile malının hakkını verip mütevazı yaşayan insan arasındaki farkı sadece ‘kalplerin sahibi Allah’ bilir; bir de, elbette kendileri. Haliyle, mütevazı olabilirsiniz ama hangi duygu ile tevazuyu yaşıyorsanız ona göre; ya Habilsinizdir, ya Kabil! Kurbanlarımızın kesildiği an kendi nefsimizi kontrol etmenin tam zamanıdır: Biz hangisiyiz? Belki şeklen ibadeti herkes gibi yapmış oluyoruz. Ama boğazlanmakta olan Kurban bizi ikisinden birisi yapmaktadır o anda: Habil miyiz, Kabil mi? İşte Kurban’ın büyük muhasebesi budur. Bu muhasebeden ‘Habil gibi’ çıkmak bizlere nasip olsun.

KURBAN: DÜNYA SEVGİSİNİ TERBİYE

Oruç, yemekle ve şehvetle irtibatımızı dengelemeyi sağlayan bir imtihandır. Kurban sınavı ise mal edinme hırsımızı dengeleme imtihanıdır. İnsan psikolojisindeki dünya malına meyil, yani mülkiyet problemini çözmek için ortaya konulmuş bir terbiye metodudur.  Allah için, ama sadece Allah için vermek ‘büyük sınav’dır. ‘..desinler’ diye düşünmeden, ‘reklamını yapmadan’, ‘bana şöyle geri dönüşü de olur..’, hesabını yapmadan, ‘paylaşmayı’ unutup Kurbanı kesmiş olmayı ibadet zannederek ancak Kabil oluyorsunuz. Fakat verebileceğinin ‘en iyisini’ vererek, bu en değerli olan şey İsmail gibi ‘evladınız olsa bile’ Allah’ın emrine riayet etme duygusu ile, tam bir teslimiyetle kurban verebiliyor musunuz Rabbimize? İşte o zaman Habiller, İbrahimler katarına katılırsınız. Sadece kendimiz biliriz bu sorunun cevabını: Habil miyiz, Kabil mi?

KURBAN HACDA FARZDIR

 Ve daha sonra Yüce Rabbimiz tarafından Kevser suresinde de kurban kesmesi yönünde Hz. Muhammed’e(SAV) yönelik ifadelerle vurgulanacaktır. Fakat Müslümanlar bu ayet üzerine bir tartışma içine girdiler: “Kurban sadece Hac’da farzdır, başka zamanlarda gerekmez”, denilerek Kurban ibadeti Hac dönem ve mekanına indirgenmektedir bu yoruma göre. Elbette Kur’andaki emir açıktır: Hac dışında farz değildir. Fakat Zaten kurban ibadeti için Hac dönemi dışında farz diyen de yoktur. Sadece Mekke’de iken değil, Medine’de de kesintisiz her yıl, hem de diğer Mü’minlerle birlikte Kurban kesmekle, son Peygamber(SAV) kurbanın bir ibadet olduğunu tartışmasız hale getirmiştir. Kurban ibadetine Ebu Hanife ‘vacip’ yahut en hafifinden ‘sünnet-i lazime’(terk edilmemesi gereken sünnet) derken diğer din bilginleri ‘sünnet’ demişlerdir.

ZENGİN İBADETİ DEĞİL

Kurbanın sadece zenginler tarafından yapılacak bir ibadet olduğu doğru değildir. “O güne eriştiğinde gücü kurban kesmeye yetenler kurban kesecektir.” Zira dünya malı ile sınanma sadece zenginlerin imtihanı değildir ki terbiyeye sadece onlar tabi tutulsun! Nefislerin terbiyesi herkes içindir. Kurban alacak gücü olan alıp vecibeyi yerine getirmelidir. Gücü nispetinde nasıl bir kurban verdiğini de ancak kendi vicdanında tartacak ve kendi notunu sadece kendisi verecektir.

KURBANI AZALTMAK MÜMİNLERİ DÜNYEVİLEŞTİRME GİRİŞİMİDİR

Arz ettiğimiz insanlık tarihinde köklü ve ‘temel öneme sahip’ kurban ibadetini Müslümanların hayatından düşürmeye çalışanlar ‘dini kolaylaştırma’ ve hayvan katliamını önleyerek ‘uygarlaştırma(!)’ görüntüsü arkasına geçseler de Müslüman bireyi dünya varlığını, mülkiyet duygusunu törpüleyen bu imtihandan uzaklaştırmakla, ifadeye getirdikleri gayelerinin aksine, mal hırsını dengeleme terbiyesinden uzaklaştırmaya hizmet etmektedirler. Kurbandan uzaklaşmak dünyaya yakınlaşmaktır. Kurbanı kesmemek dünyaya bağlanmaktır. Kurban ibadetini azaltma girişimi Müminleri daha çok dünya malına bağlanmaya yönlendirme amacına hizmet etmektir.

GÜNÜMÜZ MÜSLÜMANI İÇİN GEREKEN İMTİHAN: KURBAN

Gerçekten, yolsuzluk, hırsızlık, riyakarlık, sahtekarlık, yalakalık… gibi mal ve makam hırsı sınavlarından kötü deneyimler verdiği bu dönemde Müslümanların Kurbanla imtihanını iç dünyalarında yeniden yaşayarak, mal ile irtibatları konusunda kendileriyle yüzleştirecek bir vicdan duruşmasını kurbanlarının huzurunda yaşama fırsatını değerlendirmeye sevk edilmelerinin tam zamanıdır. Günümüz Müslümanlarının defalarca kaybettiğine şahit olduğumuz bu imtihanı kazanacak donanımı yükleyecek olan uygulama Kurbandır. Kurban, Kabil olup olmadığımızın testi olacaktır. Hepimiz Kurbanların huzurunda kendimize sormalıyız: Habil miyim, Kabil mi?

VEHN’E DEVA: KURBAN

Peygamber efendimiz ahir zaman ile ilgili sohbet ederken şöyle bir betimleme yapar:

“Ahir zamanda öyle bir gün gelecektir ki obur ve iştahlı insanların mükellef bir sofraya üşüşmesi gibi kafirler Müslümanların üzerine üşüşecektir.”

Her birisi ayrı saygıdeğer arkadaşları çizdiği bu tablo karşısında Müslümanlar adına irkilir, şaşırır ve sorarlar:

“Neden? Sayıca az mı olacağız?”

“Hayır” der Allah Resulü. “Bilakis sayınız çok olacak.”

“Pekiyi yoksul ve zayıf mı olacağız?”

“Hayır servetiniz bol ve güçlü olacaksınız.”

“Öyleyse ey Allah’ın Resulü bizi kâfirler karşısında böyle aciz düşürecek şey başka neden olabilir?”

“Vehn’den” der Son peygamber. Sahabiler bu kelimeyi ilk kez duymuş gibiydiler:

“Vehn nedir, Ey Allah’ın Resulü?”

Allah’ın son elçisi bize sözün bittiği bir mesajı gönderir Vehni açıklarken:

“Allah yolunda ölüm isteksizliği ve dünya sevgisidir!”(Ebu Davut ve Müsned)

VEHNİMİZİ YENELİM

İşte Peygamber dilinden tasvir edilen bir haldeyiz: Kafirler üzerimize üşüşmüş iştahla kanımızı içmekte, malımızı yemekte, topraklarımızı almaktadır. Ve güçlü Müslümanlara baktığımızda ise gördüğümüz de tam bir ‘Vehn hali’dir. İşte günümüzde Müslümanların düştüğü zilletin başlıca nedeni olan Vehn’i tedavi edecek şifre kurban’da saklıdır. Hem Allah yolunda akıtılan kan ve verilen can ile Allah yolunda ölümü kabul ediyorum diyor, hem de ikramın elimizden gelen en iyisini yapmakla dünyadan vazgeçtiğimizi ilan ediyoruz. Vehn hastalığına deva kurbanlarımızda gizlidir.

BAYRAMIMIZ MÜBAREK OLSUN

Eğer idrak etmeden okuduğumuz Kur’anlar, hissetmeden kıldığımız namazlar, yaşamadan tuttuğumuz oruçlar gibi ‘adet yerini bulsun’ diye bir hayvan telef edeceksek; hiçbir şey değişmeyecek.

Gelin bu kurban, vehnimizi yenelim.

Dünyayı Kurban, bizleri Habil yapacak, böylece yeniden diriliş sayfamızı açacak bir bayram idrak etmemiz dileği ile tüm Müslümanların Kurban bayramı mübarek olsun.23.09.2015

ROMANLARDA TEHCİRİN YOLCULUĞU

  • 2.1Bin Görüntülenme Sayısı

Cumhuriyetçiler ve Demokratlar

  • 1.7Bin Görüntülenme Sayısı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hakkımda
Hakkımda
Merhaba. Bu sayfalarda birlikte olmaktan son derece mutluyum. Hoş geldiniz. Hayat yolundayız. Her birimiz ayrı bir mecradan, farklı bir maceradan geliyoruz...

Site Toplam Ziyaretçi: 345

Son Yüklenenler

Paylaşımlarımdan Haberdar Olmak İster misiniz?