KANLI MEYDANIN ANLATTIKLARI

KANLI MEYDANIN ANLATTIKLARI

Osman ARSLAN

1O Ekim’de, bir ‘kanlı cumartesi’ yaşadık. Ankara’da, sanki teröristi harekete geçiren parolaymış gibi Barış Mitingi öncesi ‘Bu meydan kanlı meydan’ türküsüne halay çekilmeye başlanınca ardı ardına iki canlı bombanın patlaması sonucunda yüzlerce vatandaşımızı teröre kurban verdik. Ailelerinin acılarını paylaşıyoruz. Eylemin failleri fitili bünyelerinde patlatarak can verdiği için yakalayıp yargının önüne oturtacak kimse de kalmamış oluyor. Suruç ve Reyhanlı gibi bir ‘kusursuz cinayet’ le karşı karşıyayız. Herkes şunu tartışıyor şimdi: Kim yapar bunu?

Bu tür terör eylemlerinde bizi ‘katil kim’ sorusunun cevabına taşıyacak farklı ‘iz sürme’ yöntemleri vardır. Bu yöntemlere tek tek bakarak olayı çözümlemeye çalışalım: 

KATİLİN İZİNDE…

İlk yöntem, ‘eylemin sonuçları itibarı ile kime yaradığı’ sorusunun cevabının bulunmasıdır. Kime yarıyorsa o yapmıştır! Çünkü böylesi eylemler tesadüfen olmadığı gibi amaçsız da yapılmaz. Terörist saldırıda HDP’nin destekçileri tarafından eyleme getirilen terör örgütü PKK ve HDP sempatizanları hedef alınmıştır. Bu, HDP yandaşlarını kışkırtır. Tahrik eder. Ne için? Daha çok birlik ve beraberlik içinde olmak, bilenmek ve mücadeleci ruhlarını ateşlemek için. Ayrıca HDP’yi mağdur eder. Bu da onlara seçim desteği demektir. Devleti ve devlet ile özdeşleşen hükümeti de töhmet altına sokar. Öyleyse eylem PKK’ya ve HDP’ye yaramıştır. Bu, HDP veya PKK bu eylemi yapmıştır, demek değildir. Bu eylemi, mağdur psikolojisi ile HDP’lilerin daha çok bilenmesi, perçinlenip güçlenmesi, PKK’nın yürüttüğü terör eylemleriyle mücadelede çözülme noktasına gelmişken direncinin tazelenmesini isteyenler yapmıştır, anlamına gelir. Hükümeti zor duruma düşürmek, seçimleri de hükümet aleyhine çevirmek isteyen bir güç tarafından yapılmıştır anlamına gelir.

İLK KONUŞAN KİMSE?..

İkinci yöntemimiz, rahmetli MİT mensubu Mahir Kaynak’tan: “Eylem sonrasında hedef gösteren ilk açıklama kimden geldiyse suçlu da odur!” kuralı. Eylem sonrasında kimse kimi suçlayacağını bilemezken Cumhurbaşkanı ve Başbakan’dan ancak ‘kınıyoruz, lanetliyoruz’ türünden açıklamalar gelirken hedef gösteren ilk açıklama Demirtaş’tan geldi: “Derin devletin ellerini kıracağız! Sizi yargılayacağız! Başbakan istifa etsin!” Tam da eylemin yukarıda ‘vurguladığımız amaçla değerlendirildiği’ bir demeçti bu! Bir yandan ağlayıp bir yandan oy isteyen Demirtaş, eylem alanını ziyaretinde heyetiyle beraber neden gülücükler dağıtıyordu acaba? Eylemden sonuç devşirmeyi amaçlayan kışkırtıcı konuşmalar HDP’li her yetkiliden geldi. Üstelik bir gün önce Dr. Barkeley twetter hesabını kullanan Demirtaş’ın danışmanı tarafından kafaları karıştıracak biçimde ‘”Bomba” yarın Ankara’da patlayacak’ twet’i atılmış iken!

HER EYLEM BİR İMZADIR

Üçüncü yöntem eylemin karakteri üzerinden yürümektir. Her terör örgütünün bir eylem biçimi olur. Eylemin türü örgütü ele verir. Aslında bu ‘eylem türü’ terör örgütünün de değildir: onu kullanan istihbarat örgütünün yöntemidir. Haliyle her terör örgütünün arkasında bir veya birkaç devlet olduğundan, ‘eylemde imzanın kime ait olduğu çıkarımına’ bu yolla ulaşılabilir. Eylem Reyhanlı ve Suruç eylemlerine benzemektedir. Patlamada kullanılan patlayıcı maddenin cinsi ve eylem için seçilen yer bu ikisiyle aynı; canlı bomba kullanılması ve bir HDP/PKK eylemi öncesi olması açısından Suruç’a benzemektedir. Bu açıdan bakıldığında kullanılan terör örgütünün IŞİD/DAEŞ olduğunu ortaya çıkmaktadır. Fakat her iki eylem sonrasında patlayıcı cinsi, kullanılan canlı bomba yöntemi ver kent merkezlerinde yapılması açılarından incelenince ortaya MOSSAD ihtimali çıkmaktadır.

ÖZGÜR BASIN MI DEDİNİZ?

Dördüncü bir yöntem eylemin yapıldığı kentte önceden yapılan eylemlerin üzerinden gitmektir. Ankara’da 2007 yılında yaşanan Anafartalar patlamasının ardından PKK ve MOSSAD çıkmıştı. Keza Kumrular patlamasının izi sürüldüğünde PKK’nın TAK kanadı çıkmıştı. TAK kanadı MOSSAD kontrolünde bir koldu. İran karşısında duruş sergileyen Uğur Mumcu gibi Cumhuriyetçi aydınların katledildiği Ankara bombalamalarında da MOSSAD izi bulunmuştu. 80’li yıllardan bu yana MOSSAD’ın Ankara eylemleri dikkat çekmektedir. Gerçi, Uğur Mumcu “Türkiye İran olmayacak!” diye can vermişti. Uğur Mumcu’nun Cumhuriyet’inin bugün nasıl Türkiye aleyhinde İran lehinde manşetler attığını ibretle izliyoruz. Buradan da belli ki bir ‘etki altında’ yayın yapılmaktadır. Bir de “özgür basın!” arıyoruz öyle mi!? 10 Ekim eyleminde kullanılan örgüt değişmiş olabilir, fakat eylemin arkasında yine MOSSAD olma ihtimali kuvvetle muhtemel hale gelmiştir.

EN ELVERİŞLİ TAŞERON!

Bu dört yöntemle ulaştığımız sonucu bir cümleyle özetleyecek olursak: Eylem, Türkiye’de hükümeti ve devletin aldığı yeni istikameti değiştirmek isteyen uluslararası güçler adına, terörle mücadelede PKK’ya üstünlük sağlamak ve HDP’ye seçimlerde güç vererek Türkiye’de istikrarsızlığa yol açmak amacıyla MOSSAD tarafından profesyonelce hazırlanmış, konjonktürün ‘en elverişli taşeronu’ olduğu için DAİŞ militanları eliyle yapılmış bir katliamdır.

Konjonktürün en elverişli taşeronu’ demekle neyi kastettiğimizi de kısaca açalım:

IŞİD, kendisi açısından Türkiye’ye ders vermektedir. Oklar IŞİD’i gösterse de IŞİD eylemi üstlenmemiş, “yapanları tebrik ederiz” demekle yetinmiş durumdadır.

10 EKİM EYLEMİNİN SONUÇLARI…

Türkiye iç siyaseti açısından bakarsak eylem iki yönlü etkiyi tetiklemektedir: Birincisi, terörle mücadele başarısını ve AK Parti lehine ilerleyen seçim sürecini baltalamaktadır. İkincisi, ‘İslamcı terör’ niteliği göstermesi nedeniyle Türkiye’de ulusalcı-laik eğilimi tahrik etmekte, o yöne ülkeyi sevk etmek istemektedir.

Uluslararası politika açısından ise eylem iki sonuç vermektedir: Sonuçlardan birincisi Batı Dünyasında, başkentinde ve metropollerinde bomba patlayan Türkiye ‘güvensiz ülke’ ilan edilecektir. İkinci sonuç ise Suriye’de PYD ile mücadele eden DAİŞ tarafından içine ateş yakılan Türkiye PYD’nin başarısını diler, DAİŞ’i çökertecek bu güce en azından ‘müsamaha gösterir’ hale getirilmiş, terbiye edilmiş olacaktır.

“AMERİKA RUSYA YAHUDİYE KUKLA”

Dikkat edilirse, Suriye’de PYD tarafından devlet kurulmasını engellemek isteyen Türkiye, ÖSO’yu destekliyordu. ABD, müttefikine verdiği sözü tuttu. Fakat her ne hikmetse ‘aramız iyi olan’ Rusya sahneye çıktı ve ÖSO bölgelerini vurmaya başladı. Yani ABD vurmamış, Rusya vurmuş oldu. ABD de bu hizmeti karşılığında Rusya’ya Esed’i verdi. Böylece Esed de duracak, PYD de devlet kuracak. Yani Türkiye ne istediyse tersi olmuş olacak. Türkiye ise hem DAİŞ’i vurarak PYD’nin önünü açmaya hizmet et(tiril)di, hem de mecbur bırakılıp PKK’yı vurması yoluyla,  PKK’nın tüm unsurları ile Suriye’ye geçerek PYD’nin Suriye’de DAİŞ karşısında güçlenmesine hizmet et(tiril)di. ÖSO engeli de Rusya tarafından temizlenince PYD’nin önü açılmış olacaktı. Bütün bunları isteyen ise İsrail’di. Çünkü İsrail ile restleşen Türkiye’ye hem Esed’le set çekecek, hem de PYD ile (kendisi nasıl Araplar için terör devleti ise) Türkiye’nin başına PYD aracılığı ile bir terör devleti belası sarmış olacaktı. Artık Türkiye, kendi teröristlerinden oluşan Kuzey Suriye’de bir devlet belasıyla yıllar yılı uğraşa dursun, İsrail Filistin’de işini görmeye devam edecekti. Yani, İsrail’in rahat edeceği konjonktür için ABD ve Rusya el ele vermiş durumdadır, Suriye’de. “Amerika Rusya Yahudiye Kukla” sloganının soğuk savaş dönemindeki kadar şu anda da geçerli olduğunu Suriye’de yaşanan son gelişmeler açıkça ortaya koymaktadır.

Öyleyse hükümeti zayıflatacak, DAİŞ’e karşı hem Türkiye hem de KCK/PKK/HDP/PYD dörtlüsünü kışkırtacak, şaibeli bir eylem İsrail’in işine çok yarayacaktır. Bu da tam 10 Ekim canlı bomba eylemi olarak gerçekleşmiş bulunmaktadır. Bu emele Suriye istihbaratı El Muhaberat da hizmet edebilir. İsrail’in MOSSAD’ı ile ortak yapım bir eylemle de karşı karşıya kalmış olabiliriz.

KUTUPLAŞMA ÇATIŞMAYA DÖNMESİN

Bu fail odağın belirsizliği aslında kutuplaşmış bir ülkede her kesimin ‘kafasındaki suçlu’yu mahkum etmesi nedeniyle toplumda gerilimi artırmak için ideal bir yöntemdir. Yüzlerce ölü olan bir eylem için bile bir araya gelemeyen siyasilerin sorumluluk düzeyi ülkenin geleceği hakkında umut verici olamaz.

Bu eylem neyi değiştirir? Bizce Suruç gibi bir milat olmaz. Fakat başarabilirlerse seçimleri etkilerler. Eğer böylesi birkaç eylem daha olursa seçimlerin yapılamadığı bir ülke haline de gelebiliriz. Bu da sokaklara insanların indiği ve askeri müdahalenin şartlarının oluştuğu vahim günler demektir.

ŞEYTAN SOR DİYOR

Biraz ‘uçuk’ gelecek ama son bir soruyu daha sormak istiyorum: KCK tutukluları salındı şehirlerde eylemler ve terörün önce altyapısı kuruldu, sonra kurtarılmış bölge ve iç savaş provaları geldi. Ergenekon sanıkları serbest kaldı. Bir süre toparlanma ile geçti, sonra bombalar patlamaya başladı. Eski faili meçhullerin derin devleti yeniden iş başına mı geçti? Özellikle mevcut hükümete karşı MOSSAD’la çalıştığı bilinen Ergenekon yapılanmasının bağlantıları serbest kalınca mı başladı bu eylemler? Bu ülkede acaba sadece derin devletlerarası savaş yok, bir de kendi devletimizin derin iç hesaplaşması da mı var? Çünkü ünlü Maraş olayları, Madımak olayı, HSBC olayı, aydınlara bombalı suikastler… gibi olaylar yeniden benzerleri ile olmaya başladı da… Şeytan aklımıza soru getirmiyor değil.

‘MEÇHUL MEŞHUR’UN TUZAĞINA DÜŞMEYELİM

Türkiye sakin olmalı. Sokaklara inilmesine yol açacak basiretsiz tavırlardan uzak durulmalı. Eylem hakkında yetkililer kamuoyuna net yargılar yansıtmalı. Terör örgütü ve şerikleri siyaseten ve saha yönünden etkisiz hale getirilmeli. Kürt halkı nezdinde itibarları tükenmeli. Demokrasi ve insan haklarına ilişkin duyarlılık ortaya konulmalı. Ülkemizde oynanan oyunları sergileyen kısa metrajlı belgeseller hazırlanmalı. Altımızı oyan ‘meçhul meşhur’ deşifre edilerek birbirimizin boğazına sarılmamız engellenmeli. Bu ülkede teröristler kaderimiz hakkında rol oynayamamalılar. Fakat büyük oyunu da görmeli: Suriye’de PYD devleti kurulmamalı. DAİŞ ile ise sadece terör boyutu ile değil, zihniyet boyutu ile de mücadele edilmeli.

Allah milletimizi esirgesin, korusun ve Hakkın hizmetinde daim kılsın.12.10.2015

ROMANLARDA TEHCİRİN YOLCULUĞU

  • 2.1Bin Görüntülenme Sayısı

Cumhuriyetçiler ve Demokratlar

  • 1.7Bin Görüntülenme Sayısı

3 Yorum

  1. Okuyucu

    KCK tutukluları salındı şehirlerde eylemler ve terörün önce altyapısı kuruldu, sonra kurtarılmış bölge ve iç savaş provaları geldi. Ergenekon sanıkları serbest kaldı. Bir süre toparlanma ile geçti, sonra bombalar patlamaya başladı.

    – KCK ve Ergenekon tutuklularını kim serbest bıraktı?
    – KCK’lılar da Çıkacak, Kanun Bunun İçin Getirildi diyen kim di?
    – Ergenekon davası için zamanında Savcı olan ama sonrasında yanıltmışlar, kandırmışlar bizi diyen kimdi?

    1. osmanarslan İçerik Yazarı

      Sayın okuyucu,
      KCK ve Ergenekon davasında tutuklananları serbest bırakanlar tutuklamıştı. Aynı kişilerdi.
      Ergenekon/KCK/Paralel… Sadece bizi birbirimize düşürmeye yönelik derin devletler savaşının su yüzüne çıkan tezgahlarından ibaret.Gerçek suçlular da onlar.
      Bütün amaçları birbirimizin boğazına sarılmamız.
      Bu oyuna gelen her yaklaşıma uzağız. Suçlu arıyorsanız: Masum değiliz hiç birimiz!..
      Ne devlet erkini kullananların cuçları ne de terör örgütü bugünün ya da on yolın meselesi değildir. 40 yıldır bu probleme bulaşmamış ve sınavını da iyi vermiş bir ekip de kalmamışken; kimi ne için suçlayabiliriz?
      Ders alıp yolumuza bakacağız.
      Dününde yanlışı olmayan yok. Ama “Önce Türkiye” diyenler de “Sen Ben Yok Türkiye Var” diyenler de bugünün doğrusunu yapıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hakkımda
Hakkımda
Merhaba. Bu sayfalarda birlikte olmaktan son derece mutluyum. Hoş geldiniz. Hayat yolundayız. Her birimiz ayrı bir mecradan, farklı bir maceradan geliyoruz...

Site Toplam Ziyaretçi: 273

Son Yüklenenler

Paylaşımlarımdan Haberdar Olmak İster misiniz?