VAKİT TAMAM…
Osman ARSLAN
“Dicle’nin Barışı Fırat’ın Savaşı” makalemizi kaleme aldığımızda yıl 2011’di. Özeti şuydu: Diyarbakır-Hakkari-Şırnak-Van hattını aldılar. Artık barış istiyorlar. Fakat asıl güçlerini Suriye’nin kuzeyinde kurdukları temerküz üzerinden Urfa-Adıyaman-Kilis-Hatay bölgesine kayıp iç savaş çıkartacaklar. Diyarbakır’dan iç savaş çıkmaz, çünkü nüfus Kürt’tür. Ama Hatay, Urfa, Kilis çok farklı etnik kimlikler taşır; oralar karışırsa Türkiye’ye bulaşır. Sonra, çıkan iç savaştan Güneydoğu’yu koparıp alırlar.”
FIRAT’IN SAVAŞI BAŞLADI
Suriye’de Esed’e baş kaldırıldığında “altı aya kalmaz devrilir” diyordu tüm akiller ve amirler, malumdur. O yazımız da halen arşivlerde duruyor. Demiştik ki; Suriye iç savaşı diğer Arap devletlerinde olduğu gibi çabuk bitmeyecek. Türkiye’nin içi karışıncaya kadar sürecek! Yıl 2011’di.
Amacı çok doğru olan çözüm sürecinin uygulama biçiminin ‘geçerli bir model’ olmadığı gibi ‘Dünya’da terörü bitiren evrensel tecrübelere de ters ilerlediğini’ söyleyeli 7 yıl oluyor. Aralıklarla, gelişmelere göre bunu yazılarımızda sürekli vurgulayarak bugünlere kadar geldik.
Daha yeni seçimlerden önce tekrar yazdık: “Hazırlıkları tamam, Türkiye’de iktidar zafiyeti gördükleri an patlatacaklar!” Aynen oldu.
Dediklerimiz çıktı diye değil, Perşembenin gelişi Çarşambadan belli iken saf saf, hatta bön bön bakarak başımıza gelecekleri seyreden ‘tutuklu’ halimizi göstermek için hatırlattık bunları.
AYNI AMAÇ İÇİN ÇALIŞAN ARAÇLAR
Şimdi bir hususu daha tekrar vurgulayalım: PKK, Çözüm süreci, Özgür Suriye Ordusu, HDP oluşumu, PYD yapılanması, Ergenekon Davası ve Paralel Yapı sorunu alt başlıkları ile birlikte hep aynı amaç için tasarlanmış Büyük Ortadoğu Planının Türkiye’yi aşmaya yönelik adımlarından ibarettir. Bugünleri döşeyen taşlar bunlardır. Reyhanlı’da, Suruç’ta ya da Adıyaman’da olan olayların tekil failleri olan, gerçekte katlettikleri kişiler kadar kendileri de birer zavallı kurban olan aldatılmışlarla mücadele etmek de elzem ama çare değil. Beyne ulaşıp orada durdurmadıkça bu mesele çözülmez. Avlamakla sivrisinek tükenmez.
SURUÇ NE DEMEK?
Şimdi Suruç’ta ne olduğuna bakalım? IŞİD’ci genç PYD’ci gençleri vurmuş. İslamcı genç kendini patlatıp Sosyalist/kürtçü gençleri katletmiş. IŞİD kim? Sınır dışında Suriye’de İslam Devleti kurmak isteyen arap ağırlıklı bir örgüt. PYD kim? Kürtçü, sosyalist, Türkiye’nin Suriye sınırından öbür tarafa geçince adı PYD olan PKK. Yani? İçeride yaşanan Suriye’deki savaşın ta kendisi. Son bir yılda bin beşyüz cenaze gelmiş Türkiye’ye, Suriye’den. 300 IŞİD’ci, 1200 PYD’ci cenazesi. Anadolu’nun evlatları gidip Suriye’de birbirleri ile savaşıyor. Suriye’nin göçmenleri Türkiye’de yaşıyor. Kaç kişi; 2 buçuk milyona yaklaşıyor. Bir ülke nüfusu! Şimdi tablo kafamızda netleşti mi? Yıllardır diyoruz ki, Kuzey Suriye’de olup bitenler Türkiye’nin iç meselesidir, göçmen kabul bürosuna indirgenen bir politika ile sadece kanserin bünyemize bulaşıp yayılmasına hizmet ederiz! Suruç bu demek.
İşte kanser! Terörle ülkenin hücreleri teker teker çökertilmek isteniyor. Her Allah’ın günü cenaze sesleri geliyor memleketin birkaç köşesinden.
SEFİLLİĞİN DİBİNE VURMAK
Valilik kendi sorumluluğunu, vilayete girerken arama yaparak yerine getirmiş. HDP’li Belediye ise kendi alanına girişte polis araması yapılmasını engellemiş. Canlı bomba Adıyamanlı olduğu için il dışından gelmiyor. Polisin onu yakalaması ancak etkinlik alanına girişte mümkün iken buna HDP Belediyesi izin vermemiş. Sırtımızı PYD’ye dayıyoruz diye üç gün önce haykıran Kadın Eşbaşkanı yoktu hadi, bir vekili, bir il-ilçe yöneticisi, bir parti temsilcisi, bir Belediye yetkilisi… Bir HDP’li niye yoktu orada? Bu nasıl sırt dayamaktır, sahip çıkmaktır? Üstüne bir de 5 Haziran Mitinginde HDP mitingini bombalayanın PKK’lı olduğunu itiraf eden örgüt üyesi de cabası. Kaçakçılık, uyuşturucu ve cinayetlerle zaten ülkedeki kirliliğin odağı olmuş bir karaktersiz hareket bu ‘kendi vurup ya da ihmal edip’, kendi beceriksizliği yüzünden bomba patlayınca da ‘kendi savaş ilan eden’ duruşuyla iyice demokrasi ve erdem adına sefilliğin dibine vurmuş bulunuyor.
SİLAHLANIN!
Dün ve evvelsi gün Ankara’ya gelen Trabzon’dan, Konya’dan, Elazığ’dan ve Samsun’dan dört tanıdık merhaba demek için aradı. Birbiriyle irtibatsız bu insanların hepsi de silah satın almaya gelmişler. Neden? diye sordum, Trabzonlu olan laz dostumuzun cevabı en ilginç olanıydı: “E, Demirtaş silahlanın dedi ya!”
Kandil, KCK, HDP hep birlikte silahlanırken ve silahlar her köşede patlıyorken başlarına geleceği gören mütedeyyin insanlar da silahlanmaya başlamış demek ki. Bu ne demektir anlamayan var mı? İşte o günler geldi, çattı!
CANLI BOMBA SEVİCİLERE NE OLDU?
Canlı bomba deyince… Bu ülkenin patlayan ilk canlı bombası kadını, Zilan kod adıyla ‘davası davamızdır’ deyip kutsayanlar onlardır. Canlı bombaya anma törenleri düzenleyenler onlardır. Anma törenlerini geleneksel hale getirip yıl dönümüne çevirenler, onlardır. Bununla da yetinmeyip canlı bomba adına festival düzenleyen onlardır. Bu canlı bomba sevicileri, kendi taraftarlarının ortasında patlayınca bu sefer “devlet koruyamıyor, halkımız kendi güvenliğini sağlayacak” deyip silahlanmaya davet eden yine onlardır. Polise izin vermeyen sonra da oturup devleti suçlayacak kadar ‘tutarlı’ olmak ancak onlara nasip olabilirdi.
TERÖR ÖRGÜTÜNÜN EMRİNDE PARTİ MEŞRU MU?
İyi de Diyarbakır’da bomba patladığında ‘sükunet, disiplin, duyarlılık çağrısı yapan’ Demirtaş Suruç’tan sonra silahlanmaya davet ediyor! Diyarbakır’da doğrudan kendi mitingi bombalandı, daha ağır tepki vermesi gerekirken sükunet istedi. Suruç’tan sonra ise kendinizi koruyun diyor. Neden mi? Çünkü birisini kendileri yaptı, diğeri kendilerine yapıldı. Bu kadar bariz olur, bu kadar sırıtır! Birisinde oy avcılığı yaptı, bebek yüzlü maskesini kullanıyordu, diğerinde köprüyü geçmişti, oya ihtiyacı yoktu! Diyarbakır’da PKK da sükunet dedi HDP’de. Yani ortak hareket ettiler. Suruç’ta PKK, KCK ve HDP birlikte silahlanma dedi! Yani, yine birlikte hareket ettiler. Bu hareket kanaatimizce demokratik meşruiyetini kaybetmiştir!
DAİŞ BAHANE PYD ŞAHANE
DAİŞ’e gelince… Bir İslami hareket olmadığı gibi, köklü bir geçmişe de sahip değildir. Konjönktürel bir enstrümandan ibarettir. Ortadoğu’da ve Güneydoğumuzdaki İslam kimliğinde mevcut olan radikalize olma eğiliminden beslenen, Hizbullah gibi hareketlerde de kendisini yakın geçmişte göstermiş bir damardan kaynak alan rövanşist duygular içindeki bir terör örgütüdür. Akasındaki açık destek Esed’dir. Gizli desteğin ise diğer aktörleri de kullanan ABD-İsrail-İngiltere üçlüsü olduğu herkesçe malumdur. Türkiye’nin DAİŞ’e destek veriyor olması ihtimal dışıdır. DAİŞ’in arkasında İran bile yoktur. Fakat Türkiye’yi DAİŞ ile irtibatlandıranlar, Türkiye’nin Ortadoğu’da hareket kabiliyetini sıfırlamak için bunu yaptılar. Başardılar da. DAİŞ örgütünün varlık amacı da bundan ibarettir. DAİŞ gibi köksüz bir hareketin bölgede Devlet olacağı filan yoktur.
ÇOK AÇIK: ABD PYD’Yİ DESTEKLİYOR
Gerçek oyuncu DAİŞ değil PYD’dir. DAİŞ’in varlık sebebi, PKK(PYD)’nin bölgeye gelmesi ve yerleşerek bir Kürt bölgesi kurması için meşruiyet gerekçesi yapmaktır. Türkiye’yi ikna ederek Kobane’ye PKK’nın silahlı unsurlarının geçişini sağlayan güç ABD’dir. Aynı ABD hava bombardımanı ile perişan ettiği DAİŞ’ten tek tek bölgeleri alan PYD’nin önünü açan güçtür. ABD desteğinde bölgede tutunmaktadır PYD. Amaç Kuzey Suriye’de bir Kürt bölgesi kurmaktır. Suriye üzerinden emperyalizmin bir “Kürt Zengezur Koridoru” kuracağına dair yazımızı kaleme alalı 6 yıl oluyor. O günler geldi çattı.
TÜRKİYE’Yİ ENGELLEYEN YOL HARİTASI
PYD ile Suriye Kürt Devleti oluşumu belirince Türkiye’nin tedbirlerini alması ve askeri hazırlığa girişmesi üzerine, Türkiye’yi sınır ötesi hareketi yapamayacak hale düşürmeleri gerekiyordu. Bunu da yapmanın yol haritası belliydi. Adım adım gerçekleştiriyorlar: 1. Türkiye’de zayıf bir yönetim olmalıydı (emanet oylarla yükselen HDP sayesinde başarıldı.) 2. Suriye politikaları konusunda fren yapacak böylece PYD’ye alan bırakacak bir koalisyon ortağı (MHP aksine hız verirdi, bunun için Esed dostu CHP ile olması sağlanıyor ve yakın.) 3. İç güvenlik zafiyeti (KCK’nın silahlanma çağrısı ile başlatıldı) 4. Ekonomik istikrarsızlık(Güvenlik zafiyeti bile başlı başına bir yıl sürerse ekonomiyi dibe vurdurur, ancak İran’ın bir yıl sonra kalkacak ambargosuna paralel olarak Türkiye’yi zor günlere götürecek tuzaklar da önümüzde sıralı duruyor. Yabancı bazı bankaların Türkiye’den bu dönemde çekilmesi de tesadüf değildir.)
Birinci, ikinci ve üçüncü maddeye bakınız: Aktörler PYD(PKK),KCK ve HDP. Meclise de Suriye’ye de taşıyan ise yukarıda netleştirdiğimiz gibi ABD. Bu senaryonun içinde rol almak CHP’ye de onur vermez.
İLK PARÇAYI KOPARDILAR
Ve Türkiye’de ard arda bombalar patlarken Kıbrıs da Cumhuriyet’i feshetti federasyon oldu. TSK’ya gerek yok diyor yeni Cumhurbaşkanı. Yunanistan böylesine bitikken bile bu oluyorsa, Türkiye için tam bir karizma çöküşüdür. Daha ne yapacaklar? İlk parçayı kopardılar. Emperyalizm Türkiye’ye oynuyor.
Dahası çatışmaları başlatıp, ülkeyi kan gölüne çevirip “Öcalan’a gidin, O isterse durdurur” diyen HDP aslında Öcalan’ı masaya üstün oturtmak için çalışıyor.
ŞİMDİ GÜÇLER KONUŞACAK!
Bundan sonra ne olacağına gelince… Türkiye bu oyunları bozup, tezgâhlayanların başına geçirecek kadar hem güçlü, hem de zinde bir ülkedir. Bundan sonra güçler konuşacaktır. Türkiye de bölgenin en güçlü devletidir. Bu vakitten sonra sözün hükmü kalmadı. Gücünü konuşturmayan masadan kalkamayacaktır. Poisleri şehirlerde, askeri sınırlarda, vatandaşı cadde ortasında vurulan bir devlet gücünü ortaya koyamıyorsa kimsenin yüzüne bakmayacağı bellidir.
VAKİT TAMAM
Ama bu da şimdilik. Eğer doğru hareketleri hızlı ve kararlı şekilde yapamazsak, bir yıl sonra böyle bir Türkiye olamayacak.
Cahit Sıtkı diyordu ya:
“Haydi Abbas vakit tamam,
Akşam diyordun işte oldu akşam.”
Bir yanıt yazın