ARSLAN ANADOLU VAKFI’NDA KONFERANS VERDİ:
“2011-2015 KRİTİK DÖNEMDİR:
TÜRKİYE YA İÇ SAVAŞLA YENİ SEVRE
YA İÇ BARIŞLA ALTIN DEVRE
GİRECEKTİR”
Arslan 18 mayıs 2011 Çarşamba akşamı gerçekleşen konferansını vakıf mensupları ve üniversiteli gençlerin yoğun olduğu bir gruba sundu.
Konuşmasına dengeler siyasetinin Türkiye için önemine değinerek başladı. Konuşmasında şunları vurguladı Arslan:
“Dengelerden bu kadar etkilenen bir ülke daha yoktur.
Türkiye’nin kaderini dengelerin değişmesine bu kadar bağlamak durumunda mıyız? Bir ülkenin kendi istikrarı, hedefi, yürüyüşü olmaz mı? Fransa, Almanya, İran, Çin, Rusya, Mısır, Arabistan, İngiltere, ABD gibi ülkeler bakınız dengelere o kadar bağımlı olmayan kendine özgü bir duruşu vardır.
Brezilya, Arjantin, Meksika, Portekiz, İtalya, Suriye, Irak, Bulgaristan, Balkan devletlerinin ise dengeleri değil yakın oldukları devleti gözeten bir duruşu vardır.
Bizde ise ‘dengeler’ siyasetimizin başlıca nirengi noktasıdır. Gerekçesidir ve bu nedenle belirleyicisidir. Bizim iç ve dış siyasetimiz ‘dengeler’ siyasetidir. Bizler ‘dengeyi kurma ve korumaya kodlanmış, modlanmış bir ülkedir. Dengeler bu nedenle Dünya’da en çok bizimle ilgilidir. Ve en çok dengeyi sağlamanın önemli olduğu ortamlarda Türkiye öenm kazanır. Dengenin bir taraf lehine kaydığı ve iki kutba dönüştüğü dönemlerde Türkiye kaybeder.
Denge siyasetinin tarihi bir kökeni vardır. Türkiye, II. Abdulhamit’ten bu yana dengeleri yönetmeyi ve tutmayı amaç edinmiştir. Bu, İttihat ve Terakkide de, Kurtuluş savaşı dönemi ve tek parti, çok parti dönemlerinde de hep böyleydi. Türkiye dengeleri gözetmeyi siyasetin kendisi sayan bvir ülkedir.
Neden böyle oldu?
Çünkü batısından ayrı, Doğusundan, Kuzeyinden ve güneyinden ayrı akımlar tarafından çekiştirilenbir ülke, sürekli tercihlere zorlanan bir devlet var. Savaşmaktan takati tükenmiş bir devlet, savaşmamayı ‘idare etmek’ halinde gören bir ülke.
Siyasetimizin ‘meşhur’ bir sözü vardır: Türkiye yönetilmez, idare edilir.
En güçlü siyasetler bile dengelerle açıklanır bu ülkede.
Ne gibi?
AK Parti iktidarı iktidarındaki, reformları izah eden etken neydi?
Avrupa Birliği Uyum Yasaları. Fakat herkes bir şeyi biliyordu: Bu bahaneyle Türkiye’deki dengeler değişiyor.
Asıl amaç nedir? ‘Denge’ meselesidir. Türkiye yeni bir denge arayışındadır. Önceki dengeleri beğenmemiştir.
Beşyüz yıllık dilimler halinde gördüğümüzde tarihi, önce hakim güç-güçler dengesi-yenidenhakim güç- yeniden güçler dengesi silsilesi izlenir…
İbn-i Haldun da bunu diyor. Toynbee de bunu anlatıyor.”
2500 yıllık tarihte bu döngünün nasıl işlediğini ve karakteristik kazandığını örneklerle anlatan Arslan, daha sonra son yüzyıl içerisinde meydana gelen dengelerin değişimini özetledi:
Son yüzyıla ayrıca bakalım: Bu yüzyıl Amerikan yüzyılı olarak yaşanıyor.
Bir yüzyılda dengeler birkaç kez değişebilir. Örneğin son yüzyılda:
-1915-1942 İngiltere-Almanya dengesiyaşanıyordu İkinci Dünya savaşına kadar sürdü; yaklaşık 30 yıl…
-İkinci Dünya Savaşı sonrası doğu blokunun yıkıldığı yıllara kadar (1945-1990) ABD-SSCB dengesi; yaklaşık 45 yıl sürdü.
– 1990-2011 tek kutuplu dünya ABD’nin küresel terör (İslamofobia) mücadelesi. Meşruiyetini sağlayan İkiz kulelerin yıkılışı da dahil Ortadoğu halk ayaklanmaları sonuçlanıncaya kadar: takriben 25 yıl sürmüş olacak.
-2015- Çok kutuplu, Bölgesel güçlerin denge mücadelesi… başladı.
Türkiye de dünyada yeniden dengeler konu olunca,maça girdi.
Tam sevdiğimiz zemindir bu.
Bu dönemde ekonomik merkezleri ve bu merkezlerin yaşadığüı kaymalerı da anlatan Arslan, yeni ekonomik düzenin yeni lider ülkeleri de şimdiden eleverdiğini anlattı:
-rekabet gücü Çin merkezli olarak uzak Asyaya kaymıştır.
-Petrol kaynakları istikrarsızlıktan yararlanılarak bir süre daha kontrol edilecektir. Ortadoğu demokratikleşirken *zayıflatılmakta*bölünmektedir
-Enerji nakil hatları üç koldan batıya taşınmaktadır bunlardan en önemlisi merkez hat Türkiye’dir.
-Bölgesel finans merkezleri oluşturulmuştur:
AVRUPA:
LONDRA, hizmet ve finans sektörünün Avrupa başkenti
PARİS, şirketleri de çeken dünyanın kültür merkezi
DÜNYA
WASHINGTON, silah ve elektronikte de iddialı
SAN FRANSISCO, ticaret turizminin kenti
BOSTON, Amerikan finans dünyasının yeni mabedi
LOS ANGELES, sinema dünyasının kalbinin attığı şehir
DALLAS, dünün petrol merkezi bugün Silicon Prairie
PHILADELPHIA, tekstil ve gıdayla zenginleşen şehir
KUZEY AMERİKA
HOUSTON, petrolün yerini alan sağlık ‘sektörü’
ATLANTA, işi istihdam yaratmak olan kent
ŞİKAGO, hububat ve ileri teknolojilerin zengin ettiği kent
GÜNEY AMERİKA
SAO PAOLO, her şeye sahip ama bununla da yetinmiyor
BUENOS AIRES, Güney Amerika’nın transit şehri
MEXICO CITY, ülke ekonomisinin yarısını karşılayan kent
ASYA
TOKYO- Elektronik Sektörü finans merkezi
OSAKA, Japonya’da Ar-Ge ve inovasyonun başkenti
HONG-KONG, Komünist Çin’in liberal finans merkezi
ŞANGAY, 14 yıldır 2 rakamlı büyüyen kent, finans merkezi
SEUL, dijital içerik sanayiinin dünya merkezi
ORTADOĞU
İSTANBUL, Dallas’tan ve Dubai’den petrol sermayesinin kaydığı merkez… Uyuşturucu trfiğinin yüzde 85’i ülkemizden geçiyor, bu da istanbul’dan geçiyor…
MOSKOVA sahte ve kara paranın aktığı merkez
BM bir kabine, bölgeler partiler, Konsey meclis, Unesco kültür, IMF maliye, Unicef çocuk, bakanlığı gibi kabineleri var. Fakat büyük parti (ABD) dünyayı yönetiyor.
Türkiye’yi bölgesinde güçlendiren faktörler:
*ABD’de yaşanan ekonomik kriz
*Savaşlarla elde edilecek bölgelerin artık sınırına dayanılmış olması.
*kalıcı yönetimler için demokrasiye ihtiyaç duyulması
*Türkiye’nin Müslüman, demokratik, Ortadoğulu tek ülke olup Batı ile birlikteliği olması.
*Ekonomisinde önemli dinamikler olması
*Bütün ortadoğuyu kapsayan bir coğrafyayla tarihsel bağı olması
*Bölgemizin istikrarsızlığı içinde istikrarlı tek ülke olmamız
Arslan son olarak Türkiye’nin bu yeni dönemde yeterince kullanıldığını, Türkişye’nin iç dengeleri ve iç barışı ile oynanma aşamasına artık gelindiğini örnek olaylarla aktardıktan sonra kırılma anına gelindiğini vurguladı.
Bu dönemde istikrar ve iç barışın çok önemli olduğunu vurgulayan Arslan Türkiye etnik milliyetçilikle ulusal milliyetçiliği bağdaştıramamaktadır. temel sorunu buradadır ve buradan çıkan sorunları yönetemezse kaçınılmaz bir bela başındadır, dedi.
Türkiye’nin, bu sorunla başetmesine bağlı olarak ya yeni sevr ya altın devir yaşayacağını vurguladı.
2003’ten bu yana kendisinin her fırsatta yazarak veya konferanslarla 2011 iç savaş senaryosuna dikkat çekerek bunu önlemeye yönelik girişimlerde bulunduğunu anlatanm Arslan bugüne kadar kültürel ve entellektüel yollarla bunu engelleyici girişimlerde bulunurken artık doğrudan siyasete müdahil olmanın zorunlu hale geldiğine inandığını vurguladı.
Bir yanıt yazın