İKİ KİMLİK

İKİ KİMLİK

Osman ARSLAN

Paris’te, yayınladığı Hz. Muhammed karikatürüyle tepki çeken mizah dergisi “Charlie Hebdo”ya kendisini ‘El Kaide mensubu’ olarak tanıttığı söylenen 3 kişi tarafından düzenlenen saldırıda 12 Fransız hayatını kaybetti, 20 kişi yaralandı. Dünya ve Türkiye basını bu olayı ‘Fransa’nın 11 Eylül’ü” olarak yorumladı. İslam fobi zaten Avusturya’da yeni tırmanmışken Fransa’da da yeniden ateşlenmiş oldu.

YENİ ÖCÜ’NÜN İKİ FAYDASI

İslam fobi ‘İslam Korkusu’ demektir. Kökeni, Endülüs’ün fethine ve Kilise’nin Haçlı Savaşları için asker toplama amaçlı kışkırtmalarına kadar iner. Fakat günümüze uzanan gelişmeler 90 sonrasında başladı.  1991 yılında Sovyet Rusya’nın dağılması ile Komünizm çökmüş, Batı’ya yeni bir ‘öcü’ ya da ‘öteki’ lazım olmuştu. ‘Yeni Öcü’ olarak belirlenen İslam da hedefe alınmıştı. Bu, Batı için iki yönden kazançtı: Bir yandan hızla yayılmakta olan İslam’ı engelleyecek ve Avrupa’da Hıristiyanlığı ayağa kaldıracaklardı; hem de dünya egemenliği için İslam topraklarına yapacakları müdahalelere ve mücadelelerine meşruiyet elde edeceklerdi.

1993: KEHANET VE OLUŞ(!)

Kilise öğretisinin zaten desteklediği bu süreç 1993 yılında yayımlanan Samuel Huntington’un etkili makalesinde ortaya attığı “Medeniyetler Çatışması” tezi ile bir ‘zihniyet’e dönüştü. Huntington ‘artık savaş fikirler arasında değil kimlikler arasında olacak’ diye özetliyordu geleceği. Ve tehlike arz eden kimlik olarak ‘İslam’ı gösteriyordu. Gecikmeden; 2001 yılının 11 Eylül’ünde, Huntington’un bu kehanetini(!) doğrulayan bir terör saldırısı(!) ile İkiz Kulelerde ölen binlerce sivil ‘uyuyan İslam fobiyi’ ayaklandırdı. Bu tarihten sonra yapılacak ‘Haçlı saldırıları’ Dünya ve Batı kamuoyunda meşruiyet kazanmış oldu. Hıristiyanlık içindeki güçlü ‘mileneryanist’(binyılcı) söylem de ayrı bir ‘haçlı motivasyonu’ olarak devreye girmişti. Afganistan’ın işgali, Pakistan’da darbeler, Irak’ın ve Libya’nın işgali, Mısır’da darbe ile Arap Baharı’na kadar günümüze gelecek olan gelişmelerin hepsi işte bu haklı(!) gerekçelerle ‘güvenlik’ içindi! Avrupa’da yaşanan aktaracağımız İslamofobik olaylar da bu çerçevede hak kazandı.

Dünya baronlarının piyonlarına sahnelettiği tiyatro bugün geriye bakınca çok daha net okunmuyor mu? Gelin İslam fobi tiyatrosunu devam ettirelim:

BİR MERKEZDEN PERİYODİK TAHRİK

2002 yılında bir dünya markası ayakkabının üretim serisi altına peygamberimizin adı yazıldı. İslam Dünyası ayaklandı. Danimarka’nın Jyllands Posten gazetesinde yayınlanan Hz. Muhammed(SAV)’e hakaret karikatürleri pek önemsenmemişken gazeteler ilk sayfalarına adeta bir merkezden talimatlandırılmış gibi bu karikatürleri taşımış ve ardından Fransa, İtalya, Hollanda, Avusturya, ispanya ve Almanya’nın etkili gazetelerinde de aynısı yayınlanarak tepki alınıncaya kadar uğralşılmıştır. Sene 2005’ti. Başardılar. Müslümanlar  tekrar ayaklandı. Danimarka’da çıkan olaylarda 100’den fazla insan öldü. Tepki veren Müslümanlar medeni olamazdı! İslam fobi besleniyordu. Hollanda’da 2007 yılında yayınlanan ‘Fitne’ filmi de olaylara ve davalara konu oldu. Fakat mahkeme “Müslümanlara değil İslam’a sataşma var” dedi, ceza vermedi. Müslümanlar tepki verdi.

KUR’AN YAKMA GÜNÜ!

2010 yılında ABD’li Rahip Terry Jones 11 Eylül’ü “ Kur’an Yakma Günü” ilan etti. Bunu da her şeye rağmen yapınca bir türlü medeni olamayan(!) Müslümanların tepkileri çoğaldı. Ve sarsıcı haber Afganistan’dan geldi: BM Ofisi basılarak 8 kişi öldürüldü. 2012 yılında Almanya ‘sünnet etmeyi’ kasten adam yaralama sayarak ceza verdi. Avrupa Müslümanları bir kez daha ayaklandı. ‘Müslümanların masumiyeti’ filminin kışkırtmaları, ardından 2014 yılında camilerin ve diri diri Müslümanların evlerde yakılması, başörtüsünün yasaklanması gibi olaylar Avrupa’da Müslümanlarda gerilimi iyice tırmandırdı. 2013 yılında Avrupa Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığı İzleme Merkezi ‘İslam fobi ve Müslüman ayrımcılığının Avrupa barışını tehdit eder düzeye ulaştığını’ rapor etti.Son olarak ABD tarafından yapılan bir anket İslam fobi’nin anti-semitizmi çok aştığını ortaya koydu: Avrupa yüzde 50 oranında İslam fobi’ye kapılmış çıktı. Baronlar başarmıştı anlaşılan. Bu kadar ağır oranlı düşman nüfusun baskısı altında geçen yıllarda anti İslam Avrupa’da kendi düşmanını elbette yetiştirmiştir: 2015, Fransa’da katliam!

ASLİ KUSUR KİMDE?

Suç olaylarını ele alan mahkemeler, tahrik edeni, ilk saldıranı, kışkırtanı, baskı uygulayanı ‘daha suçlu’ yaparsa; özetlediğimiz İslam fobi olaylarında asli kusur Batı’da değil midir? İslam fobiyi besleyen Batı’nın derin akılları asıl failler değil midir? Müslümanlar durduk yerde hiçbir eylem yapmışlar mı? Yukarıdaki olayların öyküsü ortada.

Fakat bunun yanında ABD öncülüğünde Batı asıl neşteri İslam Kimliği’ne vurmuştur: İngiltere-ABD-İsrail eksenli yürütülen İslam fobi politikaları yüz yılı bulan modern dönemde ‘iki tür İslam Kimliği’ inşa etmeyi başarmıştır: Bu iki modelin birisi fundamentalist, diğeri revizyonisttir. Birisi radikal, diğeri ılımlıdır. Birisi siyasal diğeri sosyaldir. Birisi savaşçı diğeri diyalogcudur.

TASARLANMIŞ İKİ KİMLİK

Üretilen birinci tip ‘köktenci’ model; savaştan(cihattan) yanadır ama öyle zayıf durumdadır ki bünyeye giren zayıf mikrobun, yani aşının yaptığı etkiyi yaparak Hıristiyan Batıyı perçinlemeye yarayacaktır. Onları da ezip kurtarıcı rolüne bürünmek kolay olacaktır. Hizbullah, El kaide, IŞİD gibi oluşumlar bundan ibarettir. Ve çoğunlukla cahil ve geri bölgelerin Müslümanlarına biçilmiş bir kimliktir.

İkinci tip Müslüman modeli olan ‘ılımlı İslam’ ise diyalog yoluyla ‘soft’laşmış ve güdüme müsait hale gelmiştir. Aydın ve modern Müslümanlar için tasarlanmış ‘medeni’ bir kimliktir.

İşine geldiğinde fundamentalistleri gösterip İslam fobiyi canlandırmakta; işine geldiğinde ılımlı İslam’ı muhatap alıp istediğini yaptırmaktadır. Fakat oyunu yazan da sonucu alan da Batı olmaktadır hep.

ÖMER’LERİN, ALİ’LERİN MÜSLÜMANLARI

Bu iki kimlikteki Müslümanlar eliyle İslam Dünyası ile oynamaktadır ve her iki potansiyel de İslam Dünyası’nda yeterince vardır, hazırlanmıştır.

Hatta artık ‘ümmet-i vasat’ azınlıkta kalmıştır.

‘Yeniden Müslüman Olmak’ derken de amacımız bu ifrat ve tefritten kurtulmuş; Kur’an’ı hayat kılmış Mü’min’i, sünneti çağa diriltmiş Müslüman’ı yeniden tarih sahnesine davet etmek istiyoruz. Haricilerin ve Sebe’lerin değil; Ömer’lerin, Ali’lerin Müslümanlarını arıyoruz.

 İslam fobinin panzehiri onlardır.8.01.2015

ROMANLARDA TEHCİRİN YOLCULUĞU

  • 2.1Bin Görüntülenme Sayısı

Cumhuriyetçiler ve Demokratlar

  • 1.7Bin Görüntülenme Sayısı

1 Yorum

  1. ahmet civcir

    Aydın bakışıyla yazılmış bu yazı, aynı zamanda tarafsız bakış açısınıda yansıtmaktadır;Kuran, ve peygamber odaklı islam anlayışı yerine emperyalizmin önündeki dirençleri kaldırıp dünya devleti kurma adına geliştirdiği , maksadına kılıf bulduğu bir din anlayışını, anadoluyu inşaa eden yunusların, yesevilerin geliştirdiği, insan odaklı Allahın muradına uygun din anlayışının önüne konmakta, Müslümanlar, emperyalist prejelerin peşinde sürüklenmektdir.Orta doğudaki maniplasyonları, toplum dinamiği zaneden zavalı, akıl aczi aydın müsvetteleri yada hain kalemler toplumları yönlendirmekte, aklın özgürlüğü zincirlenmekte, enfermasyon kontrol edilmekte bu da müslümanlara kurtuluş reçetesi olarak sunulmaktadır.İnandığınız din insanı, toplumu, ve ülkeyi geliştremiyorsa, ötekileştirme kültürüne( fitneye) katkı sağlıyorsa, her bir araya gelişinizde öncelikle birilerini eleştirmek zorunda bırakılıyosorgulanmaya muhtaç bir anlayış içindesiniz. Muviyed sabe; vay kıldığınız namaza, yaptığınız ibadete, Nisa58 i anlamayan akla.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hakkımda
Hakkımda
Merhaba. Bu sayfalarda birlikte olmaktan son derece mutluyum. Hoş geldiniz. Hayat yolundayız. Her birimiz ayrı bir mecradan, farklı bir maceradan geliyoruz...

Site Toplam Ziyaretçi: 337

Son Yüklenenler

Paylaşımlarımdan Haberdar Olmak İster misiniz?