BU GİDİŞ HAYRA DEĞİL!
Eruh çatışmaları sonrasında yazmak elzem oldu.
Son PKK saldırılarına bakınız: Samsun, Dörtyol, Hakkari, Eruh… Hepsinde polisler şehit ediliyor.
Bu tesadüf müdür?
Güvenlik güçlerinin hedef alınmasından doğal ne var? denilebilir.
Doğrudur.
Fakat polislerin hemen hemen hiç hedef alınmadığı daha çok askerlerin vurulduğu bir terör mazisinin ardından; kolay askeri hedefler dururken gelip şehrin göbeğinde polisleri vurmalarından bir anlam çıkartmayalım mı?
Emniyet’in son dönemde bombalı saldırılar karşısında başarısını hatırlıyoruz. Anafartalardan bu yana şehir merkezlerinde can kaybına sebep olan bombalama neredeyse hiç olmadı.
Son altı yıldır işlenen bir tek faili meçhul cinayet kalmadı. Bu da polisin başarısıydı.
Hemen hemen tüm askeri karakolun teröristlerce basılması sonrasında anti-TSK medyaya yapılan servislerden öğreniyoruz ki; baskını emniyet birimleri haber almış ve TSK’ya bildirmiş…
Üstelik PKK’nın İstanbul başta olmak üzere kürt nüfusun bulunduğu illerde kurduğu ve ileri düzeylere taşımaya başladığı şehir örgütlenmesi KCK’yı sadece kontrol altına almakla kalmamış, bitirmiştir!
Neredeyse; verin dağları da temizleyelim noktasına gelmişlerdir.
Hedef olmaları normaldir.
Hedef olmaları, polisleri yıldırdıkları taktirde kaldıkları yerden devam etmeyi planlayanlar için stratejik bir önemdedir.
Türk emniyetiyle gurur duyuyoruz.
Türk polisine teröristlerin sıktığı her bir kurşun göğüslerinde onur nişanı olarak milletçe daha da yüceltilmelerine neden olacaktır.
Bugüne kadar askerimiz için gözyaşı döktük, övündük, övdük. Polisimizi de ayırdetmeden kutlu yollarında şerefli şehadet makanmalarına yollarken aynı duyguları paylaşıyoruz.
Zamanıdır; İktidar, muhalefet, bürokrasi ve siviltoplum olarak milletçe emniyetin arkasında durmak ve bunu alenen göstermek zamanıdır.
Asker-polis karşılıklı cenazelere katılınmasının zamanıdır.
Hem de bu karşılıklı nezaket elzemdir, hayatidir!
Çünkü asker ve polisin birbirine kışkırtıldığı bi,r süreç yaşıyoruz! Bunu görelim.
İçyüzünü biz bilemeyiz. (Büyükler bilir?)
Fakat sayın içişleri Bakanı bile ağzından kaçırıyor ki; neredeyse demeye getiriliyor ki Dörtyol’da dört polisi şehit eden suikasti dört asker tezgahladı! Diyorlar birileri!.. Konuştuğunu biliyorsa, neye hizmet ettiğini biliyor mu sayın Bakan?
Muhalefet zaten gözünü siyasal husumetin hırsı bürümüş, felaket ekip kıyamet biçip gidiyor körükörüne…
Bu gidiş hayra değildir!
Tehlikelidir. Vahimdir. Çılgınlıktır. Felakettir.
Bu nifakı söndürelim. Her ne pahasına olursa olsun bu oyunu bozalım…
Sekiz yıldır aralıklarla yazıyoruz; asker ve polis karşı çatışan grupların insan ve cephane kaynağı yapılmak isteniyor. Etnik ve ideolojik kamplaşmanın üstüne kurumsal kamplaşma da eklenirse artık içine sürüklendiğimiz iç savaşı ancak bir dış güç durdurabilir.
Bir ABD güçleri eksikti!…
Ya yeni bir kurtuluş savaşına doğru gideceğiz.
Ya da bugün görünen apaçık tuzağa düşmeyeceğiz!
Uyan artık Türkiye, vakit geç oldu!
3.08.2010
Bir cevap yazın