KABUL ET BİZİ EY SEVGİLİ
Osman ARSLAN
Ey ülkeler aşan
Zamanlardan taşan
Sevgilerin padişahı
Ey sevgili
Ey sultan
Anlatır mısın bana
Ey yetim çocuk
Nasıl bir şey
Babasız gelip dünyaya;
Babalık yapmak başıboş insanlığa?
Babacan ellerinle sen yıkadın kalpleri,
Öyle indi merhametin rahmeti,
Bağrı yanık toprağa…
Badiye yaylasını anlatsan biraz,
Ey hasret çiçeği!
Anneciğin göğsünden sökülüp yedinci gün
Halime’nin yayla gülü nasıl da oluverdin?
Unutmadın hiç O’nu, vefa çiçeği;
Ne zaman gelse sana,
Çıkartıp ta hırkanı
Engin yüreğince serdin altına;
“Halime Ana, Halime Ana…”
Kardeşin Şeyma’yı anlat güzel dost,
Çocukluk zevkini kardeş tadını
Bir daha bulamadın ondan aldığın kadar.
Ayrılmakla yaşadın
Yalnızlık ne demek, özlem ne demek
Her adı anıldığında
Şeyma yanağında iki damla yaş…
Ve anne kucağına doymadan,
Doyamadan aşkın anne dozuna,
Öksüzlüğe bıraktı ya Âmine;
O’nu anlat bize
Ey annesi sevgilerin;
Hani,
Sultanın annesi
Annelerin sultanı
Âmine’nin son sözü gözü yaşlı bir şiirdi;
Seni sardığı kalbinden taşan:
“Her yeni eskiyecek,
Her yaşayan ölecek!
Fakat üzülmüyorum,
Üzülmüyorum gerçek;
Bir oğul bırakıyorum geride çünkü,
Hayırlar getirecek!”
Sen dur da ey kutlu güneş,
Artık ben anlatayım;
Nasıl aydınlattın yandıkça kendin,
Nasıl, bir güneş gibi?
Ey güneş insan
Bırak da ben anlatayım.
Ey yüz akı insanlığın!
Üstüne son kumu babası attığında
İmdat dileyen kızın
Çaresiz ellerini tutan öksüz sendin, sen!
O kızların öyküsü sayende var
yüz akım!
Ey pamuk yüreklim,
Taşlar ağladı hep Taif’te,
Kaderlerine küstü atılan taşlar
Gül bedeni üzdük diye
Eminim
Sana acı veren her taş
Kahrından ölüyordu;
Ölü kalpler yürüyordu üstüne
Sen, sevgi padişahı
Sen nefret gecelerine parlayan ışık
“Af” diliyordun onlara ya pamuk yüreklim
İnsanlık bir daha görmedi bu sevgiyi
Aşkını yüreğimle öpüyorum ey güneş!
Ey deniz gönüllü
Affettiğin Hind’i düşünüyorum
Amca’nın kalbini dişleyen o vahşinin
İçindeki katili insan edip dirilten
Sevgini düşlüyorum
Ey sevgiler doruğu…
Zamanı yenen aşk soluğu ey,
Kaleler yapamazdı
Örümceğin ağı ile yaptığı korumayı
Esirgeyen seni, bağışlasın bizi
Ey aşkına asırlar teslim olan…
Ey hazine taşıyan;
Komşun açken tok yatmadın bilirim.
Bilirim tek lokmanı bir yetime vermiştin,
Karnına taş bağlayıp açlıktan,
Dert yanan dostuna sen karnını göstermiştin;
İki taş vardı orda; ey hazine sahibi.
Hasırlarda yatan başka sultan mı oldu?
Hazine habercisi ey!
Rahmet taşıyan adın sahibi,
Ne zaman yansa bağrımız,
Serin adına bandırıp
Sağ ellerimizi
Basıyoruz göğsümüze aşk ile…
Hasretimiz dinmiyor.
Ey soylu ışığım,
İnci diye anılan, yakut diye bilinen,
Ey rahmetle gelen;
Mecnunların oldu ‘Leyla’ diye çağırdı,
Çağlayan sular bile aşkınla giryan oldu,
Güller kokusunu senin terinden buldu,
Yağmur öteki adın,
‘Emin’ sıfatın oldu.
Çağlar aydınlandı soylu ışığım!
Ey baş tacım nerdesin,
Sen gideli küçüldü gökler,
Denizleri kirlenmiş martılara benzedik.
Karaların tükendiği yerlerde
Seni bekliyoruz yeni ufuklar için…
Çaresiz ve derbeder geziyoruz nicedir,
Zehirli rüzgârlara terk etme rûhumuzu!
Hüznü makam edinen hasretli gözlerimiz
Sürmeli nazarınla evrene göz açacak
Ah baş tacım, bir gelsen!
Göğsünü açana,
Göklere yükseltene and olsun,
Andolsun Yükünü alıp, zikrini yüceltene,
Kanlarıyla beslendiği insanların
Kansız devirdiğin putları gibi,
İçimizin putlarını yıkmaya
Veda tepelerinden doğduğun gibi
Bekliyoruz yeniden
Ey özgürlük elçisi,
Hürriyet kahramanı ey!
Ey sevgili kabul et bizi;
Kalbinde büyüttüğün Hatice gibi
Sevdik seni,
Yatağını bekleyen Ali gibi
Bekliyoruz emanetlerini
Ey sevgili…
Görmedik belki seni
Önümüzde sen varsın gibi düştük yoluna.
Ey sevgili, ey elçi.
Övdüğün Aişe kadar bağlandık sana,
Fethettiğin yürekler kadar çoğalttık seni
Ey sevgili,
Fatıma gibi zor günlerde sana sarıldık,
Hasan, Hüseyin gibi kollarına atıldık
Kabul et bizi ey sevgili…
Ey hazine habercisi,
Ey ülkeler aşan hürriyet kahramanı,
Zamanlardan taşan soylu ışığım ey,
Sevgilerin padişahı baş tâcım,
Ey yüz akım,
Ey sevgili
Ey sultan
Kabul et bizi…
Kabul et sevgimizi.
Bir cevap yazın